Erkenden
kalktığım bir cuma sabahıydı gene. Mira daha uyanmamıştı. Uyumaya devam ederse
okula geç kalacağı için odasına dalıp onu uyandırmak için gıdıklamaya başladım.
On dört yaşında olmasına rağmen böyle uyandırmamı çok severdi. Anne kız
ilişkisinden çok, aramızda arkadaş ilişkisi vardı. Çok iyi anlaşırdık ve
birbirimize anlatmaktan çekindiğimiz hiçbir şey olmazdı. Küçüklüğünden beri
sevdiği çocukları anlatır, fikir danışırdı. Dışarı çıkmak için o benden, ben de
ondan izin alırdım ve arkadaşlarıyla bir yere gitmesine izin vermediğim bir
zaman olduğunu hatırlamıyorum. Dersleri çok iyiydi ve sosyal hayat ile okul
hayatını çok iyi yönetirdi. Zamanını nasıl kullanacağını iyi bilirdi. Kısacası
birbirimize çok bağlıydık ve birbirimizi çok severdik. Kahkaha attı ve
gıdıklamayı kesmem için yalvardı. Kıyafetlerini dolabından çıkarıp koltuğunun
üzerine bıraktım ve odasından çıktım. İşe gitmek için hazırlanmaya başladım ve
kurutma askısından önlüklerimi alıp, katlayıp çantama koydum. Almanya’nın en
iyi hastanelerinden birinde adli tıp uzmanı olarak çalışıyorum ve bu meslek
küçüklüğümden beri hayallerimi süslüyordu. Küçükken çok fazla polisiye
izlerdim. Olay yerinde araştırma yapmak, sakızdan DNA çıkarmak ya da parmak izi
tespit etmeyi hep isterdim bu yüzden bu mesleği seçtim. Küçükken Almanya’yı
gezmeye gelmiştik, o zaman Türkiye’de yaşıyordum. Almanya’yı çok beğenmiştim ve
burada yaşamayı aklıma koymuştum. Üniversiteyi Almanya’da okudum ve burada
evlenip, burada yaşamaya başladım. Hayatım çok güzel ve çok mutluyum.
Formalarımı giydim ve mutfağa ulaşmak için üç kat merdiven indim. Evimiz üç
katlı ve bahçeli, ayrıca bir de bodrumu sayarsak dört kat oluyor. Bir tane
“Golden” cinsi köpeğimiz var. Köpeğim olmasını da hep isterdim. Mutfağa inince
Mira’ya kahvaltı hazırladım. Okula giderken yanında götürmesi için bir parça da
kek alıp alüminyum folyoya sardım ve masaya koydum. O sırada merdivenlerden
kocam indi. Kendisi de cerrahtır ve gayet başarılı. Günaydın diye neşeyle
seslendi bana. Aslında o hep neşelidir ve biz yıllardır süren evliliğimiz
boyunca hiç büyük bir kavga etmedik. İşe gitmek için birlikte arabaya bindik.
Önce beni bıraktı, sonra kendi işine gitmek üzere yola koyuldu. Akşam saat
beşte beni almaya geldi. Çok yorgundum. Eve gidince doğrudan yatağa atmıştım
kendimi ama beş dakika sonra Daniel üstüme çıkıp “Benimle oynar mısııııııın?”
diye bağırmaya başladı. Daniel sekiz yaşında olmasına rağmen hala oyun istiyor.
O evimizin en küçüğü. Bir de abisi ve ablası var işte. Abisi ve ablası çift
yumurta ikizi, Batuhan ve Mira. Bazen
didişip dursalar bile birbirlerini çok severler. Birlikte yapmayı sevdikleri
çok şey var. Sürekli yan yana bulursunuz onları. Daniel’ı aralarına pek
almazlar bu yüzden Daniel sürekli benimle oynamak ister. Yatağın üstüne yatırıp
onu gıdıklamaya başladım ve o sırada telefonuma mesaj geldi, Mira’dandı. Aynı
evde olmamıza rağmen Mira ve Batuhan bana mesaj atmayı çok eğlenceli bulurdu.
Mesajda aşağıda yemeği hazırladıklarını ve bizi bekledikleri yazıyordu.
Daniel’i kucağıma alıp aşağı indim. Mira meşhur makarnasından yapmıştı. Bir
kere yeseniz tadına bayılabilirsiniz emin olun ama ben bile tarifini
bilmiyorum. Mira tarifi kendi oluşturdu ve Batuhan dışında kimseye anlatmadı.
Ben mutfaktayken de asla yapmaz. Tarifin kendini özel olduğunu ve kimse ile
paylaşmayacağını sanırım yaklaşık bin kere söylemiştir. Masaya oturdum ve
makarnamı yemeye başladım. Her zamanki gibi lezizdi. Yemekten sonra hep
birlikte salona geçtik. Ailecek Tabu oynadık. Bu bizim cuma klasiğimizdi.
Oynarken hepimiz gülmekten ölmüştük. Oyun bitince herkes dağıldı. Daniel
uyumaya gitti, Mira ve Batuhan bodruma video oyunu oynamaya indi, ben ve eşim
de odamıza çekildik. Bir süre ona sarılarak kitap okudum, sonra uykumuz geldi
ve yattık. Yarın doğum günüm, bakalım bana ne hazırladılar? İşte böyle sevgili
günlük. Artık kendimi 43 yaşında sayıyorum ve hayatımdan çok büyük zevk
alıyorum. Sonsuza dek böyle sürmesini falan dilemeyeceğim çünkü sonsuzluk
yoktur, yaşadığınız an vardır… 8-C Elif Dilan ÇELİK