Son yıllarda çok fazla savaş var. Terör adeta küresel
ısınma gibi yayılıyor. Kutuplarda foklar dünyanın parası olan kürkleri yapmak
için katlediliyor ama insanlar şunu bilmiyor: Böyle yaparak kendi geleceklerini
katlediyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü aslında savaşın ne olduğunu çok
ama çok iyi açıklıyor: “Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır... Ulusun hayatı
tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir.” Peki ya terör? Terör aslında
neredeyse her ülkeden yardım alan bir örgüttür. O kadar silahı, bombayı
kendileri yapmıyor herhalde. İlaç kutularından çıkan silahlar, yardım
yemeklerinden çıkan bombalar, aslında bunların hepsi cahil bir ulusun
yaptıklarından ibarettir. Atatürk cahillikle ilgili “Biz cahil dediğimiz,
mektepte okumamışları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim ve hakikati bilmektir.
Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden
de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.” demiştir. Bence insan olduğu
sürece terör devam edecektir. Olası 3. Dünya Savaşı’nda tüm ülkeler birleşip
teröre karşı olacağına kendi aralarında savaşabilirler. Albert Einstein: “3.
Dünya Savaşı’nda hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama 4. Dünya Savaşı’nda
taş ve sopaların kullanılacağını biliyorum.’’ cümlesini kullanmıştır. Şimdi
bilim insanlarının neden yeni bir gezegene ihtiyacımız var demelerini çok iyi
anlıyorum. Mehmet ÖZGÖR 6-A
22 Mayıs 2016 Pazar
20 Mayıs 2016 Cuma
ZAMAN İSRAFI
“Zamanı olumlu değerlendirmek iyi bir
şeydir.” der hep büyüklerimiz. Bunu düşünen
var mı aramızda? Zamanını iyi kullanmak, vakit kazanmak, zaman kaybetmemek…
Günlük hayatta hep duyduğumuz kavramlardandır.
Mesela, düşünürüm bazen “Bu saniyeler bir daha yaşanacak mı?” diye.
Sonra yine kafama “dank “ eder. “Belki
de bunu düşünmek de bir zaman kaybı?”
Bu yüzden her şeye karşı hazırlıklı
olmamız gerekiyor. Her şeye karşı önlem almak bize vakit kazandıracaktır.
Sonuç olarak zamanın bir kere olduğunu,
daha doğrusu bir kere olacağını bilmemiz gerekiyor ki zamanımız, hayatımız boşa
gitmesin. Ben de sanırım bu yazıdan şunu anlıyorum ki, zaman kaybetmek bir
israftır! Beren
Elif NALÇAKAN 5-B
13 Mayıs 2016 Cuma
SAVAŞA HAYIR, BARIŞA HOŞ GELDİN DE
Savaş bir katliam ise bu katliamın
birçok sonucu var; ölüm, üzüntü, ızdırap, acı, zulüm, anne-babasız büyüyen
çocuklar, çocuklarını kaybeden anne babalar… Peki, sebebi ne? Bu katliamın tek
sebebi insanların kirli ve kana bulanmış çıkarları. Nasıl hastalıklı bir dünya
bu? Bir insan kendi çıkarları için başkalarının hayatını hiçe sayar? Nasıl
küçücük çocukların hayatını karartır? Nasıl?
İnsanlığın neredeyse varoluşundan
beri devam eden bu savaşlar insanları hiçbir zaman mutlu etmemiştir. Çıkar
sağlamak için savaş çıkaranlar, çıkarlarını elde etseler bile artık onların
üzerinde milyonlarca insanın kanı ve canı vardır. Peki, paylaşamadığımız şey
ne? Hepimiz aynı havayı soluyor, aynı suyu içiyor, aynı gezegende yaşıyoruz.
Peki, bir insan neden savaş ister? Bu tür insanlar genellikle kendilerini
diğerlerinden üstün gören hastalıklı bir yapıya sahiptirler. Onlar için önemli
olan sadece kendi çıkarları ve iyilikleridir. Atatürk demiştir ki: “Her insanın polisi kendi vicdanıdır. Polis ise vicdanı
olmayanlar için vardır.” İşte savaşları engellemenin en basit yolu vicdanlı
insanlar yetiştirmektir.
Ben artık her akşam haberleri
izlerken ölen şehitleri ve hayatını kurtarmak için şişme botlarla kaçarken
boğularak ölen insanları görmek istemiyorum. Ben
savaşa “Hayır” barışa “Hoş geldin” diyorum. Mehmet Mert DALKILIÇ 6-A
ÇÖZÜM YOLLARI
Hayatta herkesin karşılaştığı zorluklar
vardır. Yaşam hepimizin seçimleriyle
oluşmaktadır, seçimlerimiz
bizi okul hayatımızda, günlük yaşantımızda arkadaşlarımızla ilişkimizde
şekillendirmekte, bize bir bakış açısı vermektedir. Seçimlerimizle doğruyu ve
yanlışı görmekte, yaşadıklarımızdan dersler çıkarmaktayız. Mesela hayatta her şey istediğimiz
gibi gitmeyebilir. Eğer bir şeyi istediğimiz gibi yapamıyorsak yapma şeklimizi
değiştirerek sorunu çözebiliriz. Çok
istediğimiz bir şeyi farklı yollar deneyerek çözmeye çalışabiliriz. Problemler için hiçbir zaman tek bir
çözüm yolu yoktur. Farklı bakış açıları
ve farklı yollar aramalıyız. Denediğimiz bir yol ile istediğimiz
sonuca ulaşamadıysak denediğimiz yolu değiştirmeliyiz. Mehmet BOZDAĞ
5-B
12 Mayıs 2016 Perşembe
BU DÜNYA KİMSEYE KALMAYACAK
Duyarlılık nedir? İyi kalpli olmak mı,
doğayı temiz tutmak mı, fakirlere yardım etmek mi? Yoksa olması gerektiği gibi
doğayı korumak, yardıma muhtaçlara koşulsuzca yardım etmek mi? Peki insanlar ne
kadar duyarlı? İnsanlar çok mu barışçıl? Çok mu yardımsever? Çok mu iyi kalpli? Yoksa
tam tersi mi? İşte insanlar tam bu noktada üçe ayrılır: duyarsızlar, melek
maskesi takmış şeytanlar ve melekler. Dünyada türlü türlü insan var: mutlular,
mutsuzlar, yönetenler, muhtaç olanlar vb. Bu insanların aynı fiziksel yapıları
var, hepsi insan ama niye bazıları mutlu bazıları mutsuz? Niye bazıları
eğlenirken bazıları ağlıyor? Afrika’da açlık kıtlık, bazı Arap ülkelerinde iç
savaş varken neden uzak ülkeler bunu önemsemiyor? Peki, eğer bu durum onların
başına gelseydi ne olurdu? Dünya yerinden oynardı! Peki, şimdi neden onlar
umursamıyor? Bir ülkede savaş var ama onun komşusunun bundan haberi bile yok! Bazı
ülkelerin yardıma ihtiyacı varken diğer ülke bunu televizyondan izleyip bu
duruma gülüyor. Ama eğer bir ülke yardım ederse diğer ülke sırf gövde gösterisi
yapmak için onun 10 katı yardım yapıyor. Avrupa’da bir deprem olsa herkes
yardıma koşar ama fakir ülkelerde deprem olsa ona sadece komşusu yardım eder.
Tabi duyarlı bir komşusu varsa! Belki eğer biraz anlayışlı olsaydık dünya bu
halde olmazdı… Unutmayın, bu dünya size kalmayacak, sizin olmayacak! Duru AZARSIZ 6-B
11 Mayıs 2016 Çarşamba
SORU AYARLARI
Mutlaka
bilir herkes soru sormayı ama bazı soruların cevapları bilinmez. İnsanların
kaynaklarını bilmediği soruları hiç araştırmadan,
anlamını bilmeden başkalarına sorup cevap alamayınca duydukları his ne kadar da
kötü oysa soruları araştırıp düzgün bir biçimde insanlara sorsalar hiç de
zorluk çekmezler. Belki bazıları bunu anlamaz, belki hiç anlamaz ama sonra da
anlamayan kalmaz. O sorduğumuz sorunun konusuyla ilgili şeyleri merak edince
sormalıyız. Sorduğumuz soruların ayarını bilmeli, içeriğini anlamadığımız
soruları başka insanlara sormamalıyız. Cevabı merak etmediğimiz, bildiğimiz
soruların üzerinde durup yeni soruları düşünürsek farklı sorularla
ilgilenemeyiz. Kısacası soruların ayarını, konusunu, amacını insanların tepkisini,
mantığını bilmeden sormamak hem bizim için hem de insanlar için iyi olur. Naz ÖZEL 5-B
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)