26 Kasım 2018 Pazartesi

KUYRUKTAKİ ADAMA MEKTUP


Sevgili Kuyruktaki Adam,
Şimdi çok büyük bir kız oldum ama o gün paramız olmadığı için senin bize o pastayı almanı hiç unutamadım.
O gün hayatımda bir şeylerin değiştiğini hissetmiştim. Belki bir gün ben de yardıma muhtaç insanlara yardım edersem onların da hayatını değiştirebilirdim. Birisinin yardıma ihtiyacı olduğunda aklıma hep sen geldin. O yüzden ben de hayatımda bazı değişiklikler yapmaya karar verdim. Parası olmayan insanların adına sivil toplum kuruluşlarına bağışlar yaptım. Yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım ettim. Bana küçük bir pasta almanla bütün hayatımı da etkilemiş oldun. Belki de sen olmasaydın o insanlar aç kalacaktı. Bu yüzden bana pasta almanla bütün hayatımı değiştirdiğin için sana çok teşekkür ederim.
            Tek bir ilgili davranış, sonsuz bir dalga oluşturur. Size geri dönecek bir dalga…
                                                                                                                      Azra İNCEKARA 7-B
                                                                                                                      

AVİDE GEZEGENİ


Bir zamanlar, paralel evrenlerin birinde Avide diye bir gezegen vardı. Bu gezegen bizim dünyamızın çeyreği kadardı. Burada yaşayan insanımsı şahıslar (didigerler), gezegenin yarısını kullanabiliyorlardı çünkü kalan kısım tamamen kara bir bataklıkla kaplıydı. Bu gezegeni yöneten 10 diktatör vardı ve bunlar açgözlüyle bencilin tekiydi. Gezegende yaşayan neredeyse bütün didigerleri kendi kurallarına göre açgözlü birine dönüştürüyorlardı. İsyan edenleri Pistoylıt silahlarıyla öldürüyorlardı. Avide kanunları şöyleydi:
1.Bencil ve açgözlü ol.
2.Diğerlerinin iyiliklerini düşünme.
3. Sürekli hakaret et.
4. Ama hayatının (kendin için) iyi olmasını sağla.
Ancak bu 10 diktatöre karşı gelen ve yakalanmayan 8 didiger vardı. Bunlar Avide Kanunları’na karşı gelip insanları iyiliğe yöneltiyordu. Bir gün 10 diktatörün kalesini ve onları yok etmek için bir plan yaptılar ama kalenin içine girer girmez karşılarında 10 diktatörü buldular. Hemen 7 tanesini öldürdüler ama diktatörler de onlardan bir tek liderleri Jonathan’ı bıraktılar fakat iki tarafın da mermisi bitmişti fakat 1 Pistoylıt’ın 1 mermisi kalmıştı. Kalan 3 diktatör Jonathan’ı öldürmek istemiş ancak bencilliklerinden karar veremeyip boğuşmaya başladılar. Bu sırada tek mermi de boşa gitti. Diktatörler Jonathan’ın silah deposundan bir silah alıp geldiğini, daha sonra da onları bu silahla öldürdüğünü ve Araf’a çıkıp oradan da Cehenneme gittiklerini fark etmemişlerdi. Öyle bir boğuşma yani… Onlar öldükten sonra Jonathan Kibar politikasıyla (Avide’nin tersi) halkı iyiliğe yöneltip şehrin adını da Kibarland koydu. Uygar KILIÇ 7-B

22 Kasım 2018 Perşembe

BU KADAR DA OLMAZ


Oburistan ülkesi 23 500 nüfuslu bir ülkeymiş ve bu insanların %99,9 ‘u açgözlüymüş. Bu onların en sevdikleri özelliklerindenmiş.
Bir gün tüm ülkeye pilav üstü tavuk dağıtılmış. Herkes açgözlü olduğu için “Ben bu kadarla doymam.” diyerek 4-5 tabak istemişler. Eeee, tabi bu kadar bencilliğin sonucu bir grup öğrencinin pilav üstü tavuk alamamaları olmuş. Bu öğrenciler artık ülkenin açgözlülüğünden çok bıkmış ve her yere afiş bastırıp asmışlar.  Afişin üstünde “Açgözlülük Yapanlara Para Cezası” yazıyormuş. Halk bu afişleri okuduktan sonra bile açgözlülüğe devam ediyormuş. Öğrenciler bakmışlar ki bu plan işlemiyor başka çözüm önerisi düşünmüşler. Bu kadar düşünmenin sonucunda içlerinden birinin aklına bir fikir gelmiş: Sokaklarda yürüyerek protesto etmek. Her şehirden bir semte gitmişler ve olabildiğince cırtlak bir sesle protesto etmişler. Bu durumdan bıkan insanlar özelliklerini bırakmak için yeminler etmişler. Protesto ettikleri son şehirde karşılarına polisler çıkmış ve anayasanın 47. maddesine göre “açgözlülük özelliğini kaybettirmeye çalışmak” suçundan hapse atılmışlar.

Kısacası iyiliğin sonucu yine kötü olmuş. Nehir OZMAN 7-A

21 Kasım 2018 Çarşamba

ÖDÜLLÜ YARIŞMA


Annem her gece yorgundu artık. Her gün sabahın köründe kalkıp maddi durumu iyi olan insanların evlerinde temizliğe gidiyordu. Babam ben doğmadan ölmüştü. Annem de tek başına evimizi geçindirmeye çalışıyordu. Ben evde ekmek bulabiliyorsam yiyordum. Sonra kanepenin üzerine oturup hayaller kurmaya başlıyordum. Kafamda bir sürü hikayeler canlanıyordu. Onlara dalıp gidiyordum.
            Ertesi gün annem ben uyanmadan gitmişti. Bana da bir parça ekmek bırakmıştı. Onu hemen ağzıma atıp evimizin çok yakınındaki okulumun yolunu tuttum. Okula geldiğimde herkes curcuna içindeydi. Birinci ders Türkçeydi. Sonunda ders başlamıştı. Türkçe hocası sınıfta gönüllü öğrencilerin bir yazma yarışmasına katılabileceğini söyledi. Ödülün ise sekiz bin lira olduğunu ekledi. Ben de şansımı denemeye karar verdim. Akşam eve gidince kurduğum hayalleri kâğıda aktardım. Ertesi gün kağıdımı Türkçe hocasına verdim.
            Sonuçların açıklanacağı gün gelip çatmıştı. Bir hafta çok çabuk geçmişti. Çok heyecanlıydım. Türkçe hocası sınıfın kapısından girdi. Beni tahtanın önüne çağırdı. Benim aklımdan bin bir türlü şey geçiyordu. Sonunda sonuçları açıkladı. Ben kazanmıştım. Sekiz bin lirayı hemen aldım. Koşa koşa eve gittim. İki saat kadar annemi bekledim. Geldiğinde sekiz bin lirayı ona verdim. Annem çok sevindi. Evimize yeni eşyalar ve yemek aldık. Artık hayatımız bir düzene girmişti. Azra İNCEKARA 7-B