Annem her gece yorgundu artık. Her gün sabahın köründe kalkıp
maddi durumu iyi olan insanların evlerinde temizliğe gidiyordu. Babam ben
doğmadan ölmüştü. Annem de tek başına evimizi geçindirmeye çalışıyordu. Ben
evde ekmek bulabiliyorsam yiyordum. Sonra kanepenin üzerine oturup hayaller
kurmaya başlıyordum. Kafamda bir sürü hikayeler canlanıyordu. Onlara dalıp
gidiyordum.
Ertesi gün
annem ben uyanmadan gitmişti. Bana da bir parça ekmek bırakmıştı. Onu hemen
ağzıma atıp evimizin çok yakınındaki okulumun yolunu tuttum. Okula geldiğimde herkes
curcuna içindeydi. Birinci ders Türkçeydi. Sonunda ders başlamıştı. Türkçe hocası
sınıfta gönüllü öğrencilerin bir yazma yarışmasına katılabileceğini söyledi.
Ödülün ise sekiz bin lira olduğunu ekledi. Ben de şansımı denemeye karar
verdim. Akşam eve gidince kurduğum hayalleri kâğıda aktardım. Ertesi gün
kağıdımı Türkçe hocasına verdim.
Sonuçların
açıklanacağı gün gelip çatmıştı. Bir hafta çok çabuk geçmişti. Çok
heyecanlıydım. Türkçe hocası sınıfın kapısından girdi. Beni tahtanın önüne
çağırdı. Benim aklımdan bin bir türlü şey geçiyordu. Sonunda sonuçları
açıkladı. Ben kazanmıştım. Sekiz bin lirayı hemen aldım. Koşa koşa eve gittim.
İki saat kadar annemi bekledim. Geldiğinde sekiz bin lirayı ona verdim. Annem
çok sevindi. Evimize yeni eşyalar ve yemek aldık. Artık hayatımız bir düzene
girmişti. Azra İNCEKARA 7-B