28 Eylül 2016 Çarşamba

BENİMSENMEK

İnsanoğlunun hayata dair istekleri ve amaçları vardır. Kimi insan kendisi için yaşar kimi insan da toplumsal amaçları benimser. Ne kadar yaşadığını değil de nasıl yaşadığını önemseyen insanlar, farkında olarak ya da olmayarak arkalarında büyük izler bırakırlar.
İnsanı, doğayı, toplumsal olayları göz ardı etmeyen; yaşanılan olaylar karşısında duyarlı davranan, sessiz kalmayan, düşüncelerini insanlıkla besleyen insanlar, tarihe damga vurmuştur. Bunun en iyi örneklerinden biri  tüm hayatını sadece kendi insanlarının değil, tüm insanlığın barış içinde yaşamasını amaç edinen Mustafa Kemal Atatürk’tür. Yaşadığı dönemin tüm kısıtlı şartlarına rağmen okuyarak, gezerek, görerek kendini geliştirmiştir. Davranışlarıyla, yaptığı işlerle ve yenilikçi fikirleriyle milletine büyük örnek olmuştur. Ünlü şair Orhan Veli Kanık, şiirleriyle de toplumsal olaylara değinerek bugün bile bizleri aydınlatmakta; fikirleriyle, edebiyatıyla da şiir sanatını bize sevdirmektedir.
Yaşadığı dönemin sıkıntılarını, dertlerini sazıyla tüm insanlığa duyuran Âşık Veysel(Şatıroğlu) engelli olmanın bir engel olmadığının kanıtıdır bizlere. Duyduğu, düşündüğü, hissettiği her şeyi sazıyla dile getirmiştir; türkülerinin dilden dile gezmesini sağlamıştır.
Ülkemizde ve dünyada, duyarlılıkları, sorumlulukları, duyguları, düşünceleri ve amaçları doğrultusunda iz bırakmış nice insan var örnek verebileceğimiz. Bu örneklere karşılık olarak da amaçlarını içselleştirmeden yalnızca adını duyurma, ünlü olmak isteğinde olan kişilerden bahsetmek mümkün. Bu insanlar, toplumsal olayları, insanları vb. konuları gündemlerine almaz; anlık, günlük tanınmışlıklarıyla iz bırakmaya çalışırlar. Bu nedenle de uzun yıllar yaşasalar da en kısa zamanda isimleri unutulur.
İşte bütün bunlardan da anlayacağımız üzere çok yaşamak, çok gezmek, çok almak değil; etkili ve verimli yaşamak gereklidir. Melissa ŞİRİN 7-B

27 Eylül 2016 Salı

BAZILARI ÖLÜMSÜZDÜR

36 yaşında hayata gözleri yuman bir kişinin şiirlerinin, günümüzde hala okunuyor ve beğeniliyor olması, size de ilginç gelmiyor mu? Tabii ki Orhan Veli Kanık’tan bahsediyorum. Kısacık ömrüne rağmen bıraktığı eserlerle ölümsüzleşen birisi o. Tarihe baktığımızda onun gibi birçok kişi görüyoruz. Bunlar, adımızı yaşatmak için kısa bir ömrün bile yeterli olabileceğinin kanıtıdır.
Her canlı gibi insan da doğar, yaşar ve ölür. Bazıları geriye bıraktığı eserlerle ölümünden sonra da yaşamaya devam eder. Atatürk 57 yıllık hayatında, büyük askeri başarıların yanı sıra çökmüş bir imparatorluğun kalıntıları ile çağdaş uygarlık düzeyinde bir devlet ve cumhuriyet kurmuştur. Onun görüş ve inkılapları sadece Türkiye için değil, birçok ülke için esin kaynağı olmaya devam etmektedir. Atatürk bir sözünde “Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır; ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” diyerek insanların değil, eserlerin kalıcı olacağını ifade etmiştir. Che Guevera öldüğünde sadece 39 yaşında olmasına rağmen, görüş ve düşünceleri halen bazı insanlar için yaşam felsefesi olarak kabul edilmektedir.
Ne kadar yaşayacağımızı bilemeyiz. Ama yaşadığımız hayatı anlamlı kılmak elimizdedir. Kimileri kırk yıl yaşar ama adı hiç unutulmaz, kimileri ise yüz yıl yaşar ama adını kimse hatırlamaz. Bu yüzden ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız ve geriye bıraktıklarımız önemlidir. Mert DALKILIÇ 7-A


26 Eylül 2016 Pazartesi

GÜL BAHÇESİ

Okumayı öğrendiğimden beri kitap okumak en büyük zevklerimden biri oldu. Kitapları sadece zevk aldığım için değil, bana birçok şey öğrettikleri için de seviyorum.
       Kitap okumayan milletlerde hırsızlık, cinayet, sahtekarlık vb. suçlar daha fazladır. Kitap okumaya alışkanlık haline getirmiş milletlerde ise insanlar eğitilmiş ve donanımlı oldukları için suç işleme eğilimi daha azdır.
      Aslında bu düşüncelerimle Ralph Waldo Emerson’a katılmış oluyorum. Emerson da bu düşüncelerini şu sözlerle ifade etmiş: “ En yüksek uygarlıkta kitap hala en yüksek zevktir; onunla kendilerini doyurabilen insanlar, felaketlere karşı panzehire sahiptirler.”
       Kitap okuyan uygar toplumlardaki insanlar, bir çiçek bahçesindeki rengarenk güllerdir. Kitap okumayanlar da bu bahçedeki dikenler… Bahçenin dikenlerden arınması ise insanların kitap okumaya yönlendirilmesiyle mümkündür. Dikensiz gül bahçesi için okumalı, okutmalıyız. Eylül ŞIRAY 7-A