İnsanoğlunun hayata dair istekleri ve amaçları vardır.
Kimi insan kendisi için yaşar kimi insan da toplumsal amaçları benimser. Ne
kadar yaşadığını değil de nasıl yaşadığını önemseyen insanlar, farkında olarak ya
da olmayarak arkalarında büyük izler bırakırlar.
İnsanı, doğayı, toplumsal olayları göz ardı etmeyen;
yaşanılan olaylar karşısında duyarlı davranan, sessiz kalmayan, düşüncelerini
insanlıkla besleyen insanlar, tarihe damga vurmuştur. Bunun en iyi örneklerinden
biri tüm hayatını sadece kendi insanlarının değil, tüm insanlığın barış
içinde yaşamasını amaç edinen Mustafa Kemal Atatürk’tür. Yaşadığı dönemin tüm
kısıtlı şartlarına rağmen okuyarak, gezerek, görerek kendini geliştirmiştir. Davranışlarıyla,
yaptığı işlerle ve yenilikçi fikirleriyle milletine büyük örnek olmuştur. Ünlü
şair Orhan Veli Kanık, şiirleriyle de toplumsal olaylara değinerek bugün bile
bizleri aydınlatmakta; fikirleriyle, edebiyatıyla da şiir sanatını bize
sevdirmektedir.
Yaşadığı dönemin sıkıntılarını, dertlerini sazıyla tüm
insanlığa duyuran Âşık Veysel(Şatıroğlu) engelli olmanın
bir engel olmadığının kanıtıdır bizlere. Duyduğu, düşündüğü, hissettiği her
şeyi sazıyla dile getirmiştir; türkülerinin dilden dile gezmesini sağlamıştır.
Ülkemizde ve dünyada, duyarlılıkları, sorumlulukları, duyguları,
düşünceleri ve amaçları doğrultusunda iz bırakmış nice insan var örnek
verebileceğimiz. Bu örneklere karşılık olarak da amaçlarını içselleştirmeden
yalnızca adını duyurma, ünlü olmak isteğinde olan kişilerden bahsetmek mümkün.
Bu insanlar, toplumsal olayları, insanları vb. konuları gündemlerine almaz; anlık,
günlük tanınmışlıklarıyla iz bırakmaya çalışırlar. Bu nedenle de uzun yıllar
yaşasalar da en kısa zamanda isimleri unutulur.
İşte bütün bunlardan da anlayacağımız üzere çok yaşamak, çok
gezmek, çok almak değil; etkili ve verimli yaşamak gereklidir. Melissa
ŞİRİN 7-B