Geçen
haftalarda “Ömür Uzatma Kahvesi’nin” hikâyesini duymuştum. O gece de kahveye
gitmeye karar verdim. Kahveye gittim, saat 3 olmuştu fakat daha ortalıkta
kimsecikler yoktu. Zar zor bekledim dört yaşlı adam gelene kadar. En sonunda
gelmişlerdi, saat 03.30- 04.00 vardı herhalde. Başka masaya oturmuşlardı. Ben
de onları görüp hemen yanlarına gittim.
İlk
başta kimse konuşmadı sonra dayanamayıp neden buraya, onların yanına geldiğimi
anlattım. Fakat hepsi de benim dediğimi önemsemiyormuş gibi bakıyordu. Ardından
geçmişte yaşadıkları güzel anıları birbirleriyle paylaşmaya başladılar. Neden
bu kadar alakasız bir konuya geçtiklerini anlayamadım ama kahkahalarla o kadar
güzel anlatıyorlardı ki sözlerini bölüp sorumu yineleyemedim. Bana kahve ikram
ettiler, tadı gerçekten çok güzeldi. Saatlerce konuşup neşelendik.
Sabaha
yakın kahveden çıktık ve ardından o kadar çok düşündüm ki bu soruyu “Gerçekten
de Ömür Uzatma Kahvesi var mıydı?” Sonra dört yaşlı adamla konuştuklarımız
aklıma geldi. Yavaş yavaş anlamaya başlamıştım. Aslında bana ne çok şey
anlatmışlardı. Sonunu bilmediğin bir şeyi nasıl uzatacaktık ki? Platon’un da
dediği gibi “Öleceğini aklına getiren insanın içine önceleri hiç aklından
geçmeyen şeylerin korkusu, kaygısı girer.” Ben de o gece ölüm korkusuyla değil,
hayatımızdaki güzel anılarla yaşamamız gerektiğini öğrendim. Ayça Deniz KAYA 7-A