İnsan yaşarken ölmeyi düşünmez,
düşünmesi de gerekmez çünkü bir gün öleceğimizi biliriz ama her an öleceğimizi
düşünürsek yaşamdan zevk alamayız. Ama sonuçta hayatı yaşarken de hayatın
tadını çıkarmayı unutmamalıyız.
Her günü para gibi düşünelim ve bir hikâye
yazalım. Bir gün piyangodan bir ikramiye
kazanır ailelerimiz. Biz yeni bir hayat olarak gelmişizdir dünyaya. Biz
büyüdükçe para harcanmaya başlar. Okuruz, gün geçer, para gider. Evleniriz, iki
kişi oluruz, para gider. Çocuk gelir, para gider. Gün geçtikçe para azalır, biz
ise yaşlanmaya başlarız ve bir de bakarız ki para suyunu çekmiş.
Bir kumbaranın içindeki para gibi
bizim yaşamlarımız da bir gün sonlanacak ve çok sevdiğimiz ailelerimizle
birbirimizden kopacağız. Yaşam süremizi
miktarını bilmediğimiz cebimizdeki para gibi düşünürsek sonuçta elimize kalan
ya pişmanlık duygusudur ya da gururdur. Gereksinimlerimizi karşıladığımız için
sevinir, lüzumsuz harcadığımız için üzülürüz. Hepimizin birçok “keşke” ve “iyi
ki”leri vardır. “İyi ki”lerimiz, “keşke”lerimizden fazla olduğu zaman hayatı
boşuna yaşamamışız, demektir.
Yaşadığımız her saniyenin tadını
çıkarmalıyız. Yaşam bize verilmiş bir armağandır ve çok değerlidir. Eğer yaşamın değerini bilmez ve
her günü boşa geçirirsek anlamsız bir hayat yaşamış oluruz. Hani paraya
benzetmiştik ya hayatı, o parayla yaptığımız yatırım belki hayatımızı
güzelleştirecek. Kim bilir? Hayatımızı harcarken düşünmeyi göz ardı
etmemeliyiz. Yaptığımız her şeyi düşünerek yaparsak harcamalarımız bize kar
sağlar.
Cebimizde biriken değerler hayatımıza
kattıklarımızdır. Gönlümüzce harcarken yaşam enerjimizi yükseltmeli, yaşamın
sıfırlanacağı günü olumlu düşüncelerle karşılamalıyız. Cervantes’in dediği gibi, “Hayat bozuk para
gibidir; dilediğiniz gibi harcayabilirsiniz ama sadece bir kez." Eylül ŞIRAY 5-A