6 Aralık 2016 Salı

ÖMÜR UZATMA KAHVESİ

Hikâyeme dört yaşlı ihtiyarı tanıtmakla başlamak istiyorum.
Ali Amca: Bir gaziydi. Zamanında Kurtuluş Savaşı’nda vatan için savaşmıştı. Ak sakallıydı ve yüzü hep gülerdi. Kurtuluş Savaşı’ndaki hikâyelerini anlatmaya başladığında bütün kahve pür dikkat Ali Amca’yı dinlerdi.
Mustafa Amca: Görmüş geçirmiş, adeta “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” misali bütün Türkiye’yi dolaşmış bir bilgeydi.
Ahmet Amca: Keşfedilmemiş şairdi. O güzel ses tonuyla şiirlerini okumaya başladığında onun ağzından dökülen mısralar kahvede yankılanır, o sırada mis gibi kahve kokusu etrafa yayılırdı.
Mehmet Amca: Bu dörtlünün yapıtaşıydı. En yaşlılarıydı. Görmüş geçirmiş bir insandı. En önemlisi ise her hikâyenin ardından mutlu olmanın yolunu anlatır ve herkesin bakış açısını değiştirirdi.
Bu dörtlünün namı ve kahvenin adı ülkenin her yerine yayılmıştı. Zaman zaman başka şehirlerden turlar düzenlenir, herkes “Ömür Uzatma Kahvesi”ne gider, kahvenin önünde uzun kuyruklar oluşurdu. Kahveye gidenler “Söz gümüşse sükût altındır.” sözünün doğruluğunu ispatlarcasına dikkat kesilip dört ihtiyarın hikâyelerini dinlerlerdi.
Nasıl ömür uzatıyor bu kahve diyecek olursanız şöyle anlatayım: Acılar, mutluluklar, yaşanmışlıklar paylaşarak güzelleşir. “Her insanın yaşam öyküsü önemlidir.”  İşte bu yüzden “Ömür Uzatma Kahvesi”ndeki dört bilge ihtiyar, yaşanmışlıklarını anlatırken dinleyicilerin hepsi kendi öykülerinden bir parça bulup “Mutluluğun sırrı budur.” derler.
Gücün, paranın bile yapamayacağı en güzel şey bu kahvede vardır. “Mutlu olmak, dostluk kurmak, paylaşmak.” “Bir kahvenin kırk yıl hatırı var.” diyen herkes “Ömür Uzatma Kahvesi”ne bu sebeple giderdi. Zülâl Gerçek USTAOL 7-A

ÖMÜR UZATMA KAHVESİ

              Cenk erkenden kalktı. Bu onun için büyük bir gündü. Bugün 28 Temmuz yani Cenk’in doğum günüydü. Her sene hediye olarak istediklerinin aksine, bu sene ilk defa oyuncak istemedi. Bunun yerine babasının okuduğu bir makalede gördüğü kahveye gitmek istedi. Okuduklarına bakılırsa bu kahve üç kişinin ömrünü uzatmıştı. Belki bu kahve epey yaşlanmış olan dedesinin de ömrünü uzatabilirdi.
                Babası, Cenk’in hevesini kırmak istemedi ve birlikte yola çıktılar. Yaklaşık bir saat süren yolculuktan sonra oraya vardılar. Ancak büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Çünkü bu kahve iki ay önce kapanmıştı. Cenk ağlamamak için kendini zor tuttu. Yüzüne bir hüzün çökmüştü, adeta gözyaşları akmak için fırsat kolluyordu. Bunu gören yaşlı bir adam onu teselli ettikten sonra, niye üzüldüğünü sordu. “Bu kahvenin üç kişinin ömrünü uzattığını duyduğum için belki dedemin de ömrünü uzatır diye buraya geldim, ama ben geldiğimde kahvenin kapandığını öğrendim. Bu yüzden üzüldüm.” dedi Cenk. Yaşlı adam “Belki ben sana yardımcı olabilirim.” dedi. Cenk sanki bunu bekliyormuş gibi hemen bir soru sordu: “Bu kahvenin sahibine ne oldu? “ Yaşlı adam “ Kendisi iki ay önce vefat etti, kahve de bu yüzden kapandı.” dedi. Cenk, “Hiç bu kahveye gittiniz mi?” diye sordu. “Birçok kez.” yanıtını aldı. İyice heyecanlanan Cenk son sorusunu da sordu: ”Bu kahve nasıl insanların ömrünü uzatıyordu?” Yaşlı adam, “Biz her akşam burada toplanıp dertlerimizi ve mutluluklarımızı paylaşırdık. Atalarımızın dediği gibi “Sevinçler paylaştıkça büyür, acılar paylaştıkça küçülür.” Bu yüzden insanı hayata bağlayan ve ömrünü uzatan en önemli şeylerden biri sahip olduğu dostlardır.” dedi.
               Cenk umut ve neşeyle dönüşte dedesini ziyarete gitti. Kapıyı açan dedesine sımsıkı sarıldı ve : "Dede yeni bir arkadaşa ne dersin? Hem belki sana ömür uzatma kahvesinin sırrını da anlatır.” dedi. Mehmet Mert DALKILIÇ 7-A

4 Aralık 2016 Pazar

ÖMÜR UZATMA KAHVESİ

Oldukça soğuk bir kış gecesiydi. Paltomun yakasını indirmiş hızlı adımlarla yürüyordum. Köşe başında ışıkları açık bir kahvehane görüp içeri girdim. Sıcak bir kahvenin iyi geleceğini düşünerek etrafa bakındım. Hemen hemen her yer doluydu. Ben de dört yaşlı adamın oturduğu masanın yanındaki küçük bir yere oturdum.
Garsonu çağırıp bir kahve istedim ve etrafa bakınmaya başladım. İhtiyarlar derin bir sohbete dalmışlardı. İçtikleri kahvenin mis gibi kokusu burnuma gelirken ister istemez konuşmalarına kulak misafiri oldum.
Aralarından en yaşlısının: “Arkadaşlar, bugün de ömrümüzü uzattık!” dediğini duydum. Bu söz çok ilgimi çekti. Meraklandım ve sormadan edemedim: “Çok affedersiniz, lafınızı keseceğim ama duyduklarım beni meraklandırdı. Bir fincan kahve ömrü nasıl uzatabilir ki?”
İçlerinden biri:
-          Kaç yıldır bu kahvehaneye geliriz. Bu saatte buluşur ve sohbet ederiz. Bu kahveyi içerek yaşlanmaya devam ediyoruz, hala da yaşıyoruz. Sen de gelip kahveyi içersen anlayacaksın bizi ama yalnız olmamalısın. Çünkü ömrü uzatan şey kahve değil, arkadaşlarınla geçirdiğin zamandır, dedi.
            Haklıydı, ömrü uzatan şey mutlu olmaktı. EYLÜL ŞIRAY 7-A  

2 Aralık 2016 Cuma

CUMHURİYET GENCİ

Size, cumhuriyet genci misiniz diye sorsalar, hepiniz evet dersiniz. Peki, bunu kanıtlayın deseler? Çoğunuz kanıtlamaya çalışacaktır, bundan eminim. Cumhuriyet genci olmak, demekle olmaz; bunu gösterebilmek, kanıtlayabilmek lazım. Bana sorsanız ben de “Evet” derdim. Ama evet demekle kalmaz, nasıl bir cumhuriyet genci olduğumu size anlatırdım.
Ben bir cumhuriyet genciyim çünkü adımımı bilimle atıyorum. Atamızın yolundan hiç şaşmıyorum. Eğitimime ve derslerime önem veriyorum. Sadece sınavlarda değil, fırsatımın olduğu her zaman derslerime çalışıyorum. Kendime hep güveniyorum. Yurtdışında okursam, orada öğrendiğim bilgileri ülkeme taşıyıp ülkeme destekte bulunurum.
Ben, sanatla ilgili her etkinliğe istekle katılıyorum. İnsan kendini sanatla ilgilenerek, şiir yazarak, resim çizerek, müzik aleti çalarak geliştirir. Tiyatro ve sinema bizi, toplumumuzu anlatır. Sanat insanı ve başka kültürleri tanımamızı ve anlamamızı sağlar. Bunlardan biriyle bile ilgilenmeyen bir ülke geri kalır.
Ben, sporla ilgileniyorum. Futbol oynuyorum. Çünkü spor yapan birinin ruh sağlığı daha iyi olur.
Ben, ilkelerime ve kültürüme sahip çıkıyorum. Ülkemde adaletsizlik değil, demokrasi istiyorum. Kadın haklarını savunuyorum. Fakirlere yardım ediyorum. Yaptığım iyilikleri karşılıksız yapıyorum. Topluma yaptığım yardımları çıkar üzerine değil toplum için yapıyorum. Sokaklarda dilenen aç çocuklar görmek istemiyorum. Çalışıyorum ve çalışacağım.
Ben, büyüklerimi sayıp küçüklerimi severim. Aileme asla bağırmam. Kardeşime asla el kaldırmam. Büyüklerine bağırıp küçüklerine haksızlık yapan biri; bırakın cumhuriyet genci olmayı, insan bile sayılmaz.
Yani cumhuriyet genci olmak, cumhuriyetin bize kazandırdığı ilkelere uygun yaşamaktır. Gururlu, çalışkan, özgüvenli olmaktır. Başkalarının hakkını yememektir. Eğitimle ilgilenmek, eğitimine önem vermek, öğretmenlerine saygılı olmak, arkadaşlarını sevmektir. Eğer siz, bunların hepsini yapıyorsanız siz gerçekten bir cumhuriyet gencisinizdir. Ve ben bu anlamlı günde bize cumhuriyeti armağan eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anarken ona son sözlerimle söz veriyorum:
            ‘‘Cumhuriyeti siz kurdunuz, onu muhafaza ve müdafaa edecek, biz Türk gençleriyiz!’’ Vahit Eren PINAR  7-A




ÖMÜR UZATMA KAHVESİ

Bazen, erken yaşta ölmekten korkuyorum. ‘‘Daha uzun yaşayabilir miyim?’’ diye düşünüyorum.
Günlerden pazartesiydi. Arabamla plaja gidiyordum. Plajda bir tablo gördüm. ‘‘Yaşamını uzatmak isteyenler için ömür uzatma kahvesini icat ettik!’’ İşte bu! Tam da aradığım buydu. Hemen tablodaki numarayı aradım. Beni Ankara’ya çağırdılar. Cuma günü Ankara’daydım. Bana söyledikleri gibi merkeze gittim. 4 yaşlı amca, beni kafede karşıladı. Bana bir kahve gösterdiler. Bu, değişik bir kahveydi. Aralarından biri: ‘‘Bu kahve sayesinde 102 yaşına kadar yaşadık.’’ dedi. Başta inandım ama adamların 102 yaşında olduğu belliydi. Benden 100 TL istediler. Hiç beklemeden satın aldım. Başka biri: ‘‘Her gün 2 çay kaşığı içmelisin’’ dedi. Evime döndüğümde gece olmuştu. Hemen 2 kaşık içtim. Tadı süt gibiydi. 17 Nisan’da başlayarak her gün düzenli olarak içtim. Ve 106 yaşını buldum. 1-2 aya ölecektim. Kapıdan 81 yaşında bir adam geldi. Yaşlı adamlardan birinin oğluydu. Bana: ‘‘Sana verdikleri kahverengi gıda boyası koyulmuş sütten başka bir şey değildi.’’ İyi de o zaman nasıl 106 yaşına geldim? O anda nasıl uzun yaşadığımı anladım. Ben, o süt ile uzun yaşayacağıma “inanmıştım.”. Vahit Eren PINAR 7-A