3 Mart 2014 Pazartesi

MAVİŞ VE ÇILGIN



Merhaba, benim adım Maviş. Ben bir muhabbet kuşuyum. Bir kafeste yaşamama rağmen çok mutluyum. Sizlere kendi hayatımı anlatacağım.
Ben bir petshop’ ta alınmayı bekleyen bir kuştum. Bir gün beni kafesten aldılar. Ya veterinere gidiyorduk ya da birisi beni almıştı. Sonra başka bir kafesin içine koydular. Su doldurup yere bıraktılar. Biraz bekledikten sonra bir çocuk beni havaya kaldırarak taşıdı. Kutu gibi bir şeyin içine bindik. Çok değişikti. Bunun adı arabaymış, söylerlerken duydum. Her neyse eve geldiğimizde bir sehpanın üzerine koydular beni. Çocuk bana baktı, bende ona. Sonra sıkılıp gitti. O sırada fark ettim onu. Kırmızıydı ,çıngırağı vardı ve sallanıyordu. Üstüne bindim sallandım sallandım. Birkaç gün böyle geçti. Sonra bir ara çocuk geldi ve kafesin kapısını açtı. Ben önce çok korktum, sonra ürkek ürkek kapıya yaklaştım ve uçtum. Önce beni saldıklarını sandım ama yanılmışım. Beni sadece evin içinde dolaşmam için salmışlar. Çıktığım an ilk kazamı yaşadım. Küt diye karşıdaki duvara çarptım. Ceren (çocuğun adı buydu )önce çok korktu. Sonra değişik bir şeyle bana yaklaştı.O an hayatımda gördüğüm en güzel kuşu gördüm. Mavi kanatları, ince gagası, ve sıska bacaklarıyla bana bakıyordu. Onun yanında bir yer vardı , oraya çıktım. Sonra Ceren beni yere koydu o anda gördüğüm kuşun ben olduğunu anladım. Ceren beni tekrar aynı yere koydu ve kafese götürdü ben de hemen girdim ve salıncağımla oynadım. Bir gün Cerenler yemeğe çıktılar. Bende daha içeri girmeyi bilmiyordum ve dışarıdaydım. Cerenler  gittikten biraz sonra vazo gibi bir şeye kondum. Çok güzeldi parlıyordu ve altın rengindeydi. Sonra dışarıdan bir ses duyarak irkildim ve vazonun içine düştüm! Sonra eve geldiler beni görmeyince Ceren çığlığı bastı ve ağlamaya başladı. Çünkü benim kaçtığımı zannetmişti. Demek ki beni gerçekten seviyordu. Beni bulduklarında beni hemen eline aldı ve öptü. Kafese bir an önce gitmek istedim ama yapamadım. Çünkü Ceren’ in eli çok sıcak ve yumuşaktı. Biraz bekledikten sonra beni kafesime koydu. Bir ay sonra beni yıkadılar. Nasıl mı? Duşta. Önce beni kafesimle beraber banyoya götürdüler. Suyu açtılar ama hemen bana tutmadılar. Biraz sonra yağmur yağmaya başladı.  Meğersem o bana tuttukları suymuş hemen altına girdim , sonra çıktım. Tekrar girdim, tekrar çıktım. Çok eğlenceliydi. Sonra suyu kapatıp beni salona  götürdüler. Aradan bir yıl geçti artık onlara iyice alıştım. Ellerine kondum, ellerinden yemek yedim, başlarına kondum ve onlarla iletişime geçmeye çalıştım ama onlar beni anlamadılar. Neyse artık çok sıkılmıştım, yeni bir kuş gelsin istiyordum. Bir gün eve geldiklerinde Ceren ‘in elinde bir kutu gördüm içinden” imdat yardım edin “ gibi sesler geliyordu. Kafesi açtı ben hemen kaçtım ve Ceren ‘in omzuna kondum. Kutunun içinden bir kuş çıktı!!!!! Çok şaşırdım. Neyse önce tanıştık. Adını çılgın koymuşlar. Önce neden bu ismi koyduklarını anlamadım. İlerleyen günlerde neden çılgın koyduklarını anladım. Çılgın salıncağımla kavga ediyordu. Onunla beraber dışarı çıktığımızda ona gitmesi gereken yerleri gösterdim. Sonunda hem bana hem de Ceren ve ailesine alıştı. Artık beraber her şeyi yapıyoruz .
Benim hayat hikayem bu , ya seninki ne?

CEREN ÇEVİK

5-A

2 Mart 2014 Pazar

YAZ GELSİN İSTİYORUM!!!



Yaz gelsin istiyorum,
Akşam rüyalara dalarken
Cırcır böceklerinin sesiyle
Uyumak istiyorum!


Yaz gelsin istiyorum,
Sabah kalkarken
Güzel kuşların sesiyle
Uyumak istiyorum!


Yaz gelsin istiyorum,
Arkadaşlarımla sabahtan akşama
Hazine avı, saklambaç oynamak bazen de
Parti yapmak istiyorum!


Yaz gelsin istiyorum,
Çünkü yoksulların ve sokakta yaşayanların
Soğuktan donmak yerine
Zor koşullardan kurtulup ısınmalarını istiyorum!

ELA IRMAK ÇALIŞKAN
5-C


GERÇEK AŞK


                       
Bir gün balıkçı Şerafettin, balık avlamak üzere denize açılmıştı. Her zamanki gibi teknesini birçok balıkla doldurmuştu. Fakat onun aklında çok daha başka bir şey vardı;  deniz kızını avlamak.  Bu gün de hayallerini gerçekleştiremeyip,  mutsuz bir şekilde eve dönmenin zamanı gelmişti.  Bu hayal yıllardır onun rüyalarını süslüyordu çünkü onun için zenginliğe açılan bir kapıydı. Çünkü deniz kızının pulları altın değerindeydi.
Yine bir gün balığa çıktığında, bir kayanın üstünde parlaklık gördü. Ona doğru yaklaştığında parlaklığın şekillendiğini gördü. Bu parlaklık gittikçe gözlerini kör eden bir ışığa dönüşüyordu. Fakat bunun hayal olabileceği düşüncesi ile gittikçe körleşen gözlerini dinlemiyordu bile. Tam zıpkınını almış fırlatacakken düşüncesinin doğruluğunu kanıtlayan deniz kabuğu bikinisine, altın sarısı saçlarına, deniz mavisi gözlerine ve rengarenk pullarına bakmaya başladı. Bir anda ellerinin gücünü kaybettiğini ve zıpkınının elinden düştüğünü hissetti. Dizlerini hissetmiyordu. Yere düştü. Kalbi son hızla çarpıyordu ve bayıldı. Gözlerini martıların ve denizin tatlı sesiyle açtı. Denizkızı yanındaydı. Tam konuşacağı anda deniz kızının kaçtığını gördü. Sağa baktı ve korsanların geldiğini fark etti. Tekrar sola baktığında balina sürüsünün deniz kızı ile yaklaştığını gördü. Balinalar gemiyi korsanlarla birlikte mideye indirdi. Deniz kızı kahramanlarım diye balinalara sarılıyordu. Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Ayağa kalktı. Yıllardır hayalini kurduğu şeyin bu kadar çabuk ellerinden kayıp gitmesine sinirlenmişti. Artık anlamıştı ki kendi türünden olan insanlarla gezmeli, arkadaşlık kurmalıydı. Evine dönmek üzere teknesine atladı…   

GÜNEY NAZ TÜMÜKLÜ

6-B

Kurabiye


                                                    
Kurabiye, kurabiye,
Unutturmadın kendini yine.
Rüyalarıma girdin,
Aklımı başımdan aldın yine.
Beğendin mi şimdi yaptığını?
Aldırdın bana kiloları.


Çikolatalı, fıstıklı, bademli,…
Birçok çeşidin var senin,
Karar vermek bile zor,
Birini yapmak için.

Seni yemediğim zaman,
Hemen bana kızma,
Ve anla,
Giysilerime sığamıyorum sonra.

                                                                                       

Defne Demirbaş
6-B

DOST


Dost dostunun yanında,
Hayat boyunca.
 Dostsuz insan kalmasın,
Hayat boyunca.

 Dostum yok diyorsan,
Haydi, başla aramaya!
 Dostumu buldum diyorsan,

Yeni hayat başla!!!

DERİN ÖNDER 
5-B

Acaba Kim?



Ronaldo’nun o gün maçı vardı. Arabasına bindi ve sahaya gitti. Arabasından çıkıp soyunma odasına gitti. Üstünü değiştirip. Sahada takım arkadaşlarıyla ısınmaya başladı.
Tam o sırada bir helikopter sesi geldi ve Ronaldo’yu helikopterdeki adam tam bacağından onu vurdu.  Ronaldo içinden “Ne yapacağım ben şimdi!” dedi. Hemen Sherlock Homs’u aradı. Ona dedi ki “Bacağımı vurdular, bunu kim yaptıysa öğren!” dedi. Sherlock “ Tamam efendim, ama taksi parasını siz ödersiniz.” dedi. Ronaldo “Öf… Sen bul yeter” Sherlock “Tamam hedef anlaşılmıştır. O adamı bulacağım.” dedi ve “ Yalnız Ronaldo tövbeler olsun ki maçınız İstanbul’da olduğu için Boğaz Köprüsünün trafiğine takılmak istemiyorum. Bu yüzden taksi ile geleceğim. Şimdi hiç araba kullanamam. 2 saate gelirim. Zaten taksiler aralardan geçip hızlı kullanıyorlar.”
***
Taksici “Evet nereye gidiyoruz?” dedi. Sherlock “Sen git ben yolu söylerim.” dedi. Sherlock bunu söylerken bir az tedirgindi. “Bu taksicinin bir az suçlu gibi bir tipi var. Acaba Ronaldo’yu o mu vurdu?” diye düşündü.
Taksici “İşiniz ne?” dedi. Sherlock içinden “ Ne desem?” diye düşünürken birden “Mimarım. Aaa, şuradan sağa dönün.” dedi. Taksici “ Ronaldo’nun yanına mı gidiyorsunuz?” dedi ve Sherlock “Nereden anladınız?” dedi ve taksici “Oraya daha önce gitmiştim de!” Sherlock “ Ne için?” Taksici “ Hiç…” dedi.
Sherlock bir anda kadını tuttu ve “Çabuk söyle Ronaldo’yu sen mi vurdun!” dedi. Taksici “O kim?” dedi bilmiyormuş gibi. Sherlock “Öyle mi?” dedi. Taksici “Tamam ben yaptım.”  Sherlock “ Peki neden yaptın söyle. Bak kadınsın canını acıtmak istemiyorum neden yaptın?” Taksici “Çünkü o bana öyle bir kazık attı ki? Ben ona borç para vermiştim. Tam 20.000.000 dolar. Çok sıkışmıştı, bende verdim ama sonra ödemedi. Bu yüzden onu vurdum.” dedi
Sherlock “Öç almak için bunu yapmaman gerekirdi.” dedi ve onu en yakın karakola götürdü. Suçlu taksici yakalandıktan sonra Ronaldo hastaneye kaldırıldı. 3 ay hastanede kaldı. Ama maç iptal edilmişti.

Özlem KIVILCIM, Duru DORUK,
Emir GÜNDOĞDU, Hakan Artun AYDIN
5-B


Her şeye Sahip Olmak


Her şeye sahip olduğunuzu düşünün ne kadar güzel olurdu diye düşünüyorsunuzdur. Bende öyle düşünüyordum ama her şeye sahip olursak  yeni bir şey alındığında onun kutusunu heyecanla açmayız çünkü ailemizden istediğimiz zaman her şeyi alırlar ama bazı şeyleri almamalarının sebebi bizim mutlu olmamızdır. 

         Biz mutluysak onlarda mutlu olur ama her şeyimiz olursa çok mutsuz oluruz. O zaman ailemizde mutsuz olur. Bizim için o oyuncağın bir anlamı olmaz. Mutsuz mutsuz yaşarız o yüzden ailemiz istediğimiz her şeyi almaz  bize. Çok canımız sıkılır. Hiç. Eğlenmeyiz.

          Biz eğlenmezsek, ailemiz de üzülür. Mutsuz mutsuz otururuz çünkü heyecanın ne demek olduğunu  unutup gideriz. 
https://mail.google.com/mail/u/1/images/cleardot.gif
    
                                                                                Duru DORUK 

                                                                                  5-B 330

KORKU


Korkularınla yüzleş haydi,
Ortada her şey
Korkulacak bir şey yok.
Rahatla korkularınla yüzleş,
Korkma sakın.

Uyu geçer.

Karanlık



 Karanlıktan korkma ,
Avlanma korkuna.
Rahatla hemen,
Annene sarıl.

" Napalım elektrikler kesilmiş" der annen,
Lop diye bir ses gelir elektrik gelir.
Işıklar açılır

Korkun gider bir anda

DURU DORUK
5-B

Tanıdığım Kadarıyla Ata…


Onu ilk hatırladığım zamanlarda bebekti daha. Konuşamıyordu, sürekli ağlıyordu
Ve altına yapıyordu. Küçük, iğrenç ve zararlı bir yaratıktı. Fakat onu sevmek zorundaydım.
Anaokuluna giderken öğretmeni ona kağıt ve boya kalemleri vermişti. İlk çizgilerini o zaman
gördüm.  Çok eğlenceliydi çizdikleri. Diğer çocuklar gibi çizmiyordu. Evleri, arabaları, böcekleri
değil, rüyalarını ve hiçbir zaman anlayamadığım garip ama güzel şekilleri karalıyordu kağıdına.
Sonra ilkokula başladı. 1.sınıfta iken annesi onu saat yedide yüzmelere götürdü. Fakat Ata
2 yıl bu ızdırapı çekti ve bıraktı yüzmeyi. Ama annesi pes etmedi onu basketbola kaydettirdi ve
2 yıl da o acıyı çekti . Bu arada ilkokulu başarıyla bitirdi. Bir de kuzeni vardı Ceren isminde
Çocukluğunda hep onunla oynardı. Ata ortaokula başlayınca notları düştü. Fakat annesi ve babası
ellerinden geldiğince ona yardım ediyorlardı. Ata nın annesi ve babası ayrıydı . Babası evlendi ve
Ata’nın çok küçük sevimli bir kardeşi oldu. Işık. Işık Kurt. Çok sevimliydi ağlardı ama ağlaması onu
 sevmemize engel değildi  . Çünkü çok sevimliydi onu çok seviyordu bir  kişinin başka birini
asla sevemeyeceği kadar. Çünkü o onun kardeşiydi.  Okulda ise muazzam bir eğlence vardı.
Yağız ve Sarp adlı iki arkadaşını çok seviyordu. Kitapları çok severdi Ata'nın kütüphanesi vardı
Orada bir sürü kitaptan One Piece'i ve Komikaze yi çok seviyordu
Şimdi Ata nerede diye sorarsanız büyük ihtimalle odasında one piece ini okuyordur.


Ata Batuhan Kurt
5-A

TRENLER



    Merhaba benim adım Tren o. Ben raylarda giderim. Yolcu taşırım. En arka vagonumda kömür veya tahta taşırım. Benim arkadaşım ben biraz daha uzakta ben onu yolcu alırken ve konuşuyorum. Kendisi Konya’da yaşıyordu. Adı Magnet treni. O benden biraz farklı, o raylarda gitmiyor. O iki tane aynı mıknatıs kutuplarının üzerinde gidiyor.


    Kendisi yeşil renk. Burnu aerodinamik şekilde yapılmış. Bir de kendisi karasal iklimde. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuktur. Soğuk olan günler mıknatıslarımdaki karlar sürekli eritilir. Karlar eritilmese mıknatısların kutupları çekemeyecek ve benim en sevdiğim arkadaşım Magnet ve yolcular orada kalacak.

!!!!!!Kış  gelir!!!!!!


         Hava çok soğuktu. Mıknatıslar zımparalanmamıştı. Bir gün Magnet orada kaldı ve İzmir’den Konya’ya kadar gittim kurtardım. Magnet “bana bi daha burada çalışamayacağım . Beni kışları ılık, yazları sıcak olan iklime götür. Yolcusu bol olsun”dedi. Bende onu şefine söyledim ve  bundan sonra İzmir’de çalışmaya başladık. 

DURSUN KAHRAMAN
5-A

YAZ TATİLİ



     Yaz tatili olmuştu. Sevgi ve Elif aynı sokakta oturan iki iyi arkadaştı. Sevgi çok hareketli ve oynamayı çok seven bir kızdı. Elif ise utangaç , hareketleri daha ağır bir kızdı.    
    
     Sevgi ve Elif evlerinin bitişiğindeki parkta oynamayı çok seviyorlardı. Hava 35 derece idi ve sıcaktan bunalmışlardı. Sokaklarındaki bakkaldan dondurma almaya gittiler. Sevgi’nin yolda koşmaktan bağcıkları açılmıştı. Sevgi dondurmasını tutması için Elif ‘e verdi ve bağcıklarını bağlamaya başladı. Bu arada Elif bir yandan kendi dondurmasını yerken Sevgi ‘ nin dondurması büyük bir hızla dondurması hemen hemen yarıya kadar erimişti. Sevgi bunu fark edince üzüldü. İki arkadaş koşarak Eliflerin evine gittiler. Dondurmayı buzluğa koydular. Biraz beklediler ve dondurma eski katı halin geri döndü. Sevgi dondurmasını büyük bir zevkle yemeğe devam etti.  
     Elif ‘in aklına yeni aldığı oyunu arkadaşına göstermek geldi ve  Sevgi ‘yi odasına çağırdı. Oyundaki amaç söylenen görevleri yapmaktı. Oyunu oynamaya başladılar. Karttaki ilk görev suyu ısıtıp değişimleri not almaktı. Görevin yazdığı kağıdın arkasında bütün cevaplar yazıyordu. İki arkadaş suyu ısıtmaya başladılar. Elif termometreyi getirdi ve zaman tutarak suyun sıcaklığını belirli aralıklarla ölçtü. Suyun sıcaklığının arttığına karar verdiler. Su ısınmaya devam etti. Ardından 5 dk geçince suyun üzerinde buharlar çıkmaya başlamıştı. Elif not kağıdına buharlaşma olduğunu ve suyun azaldığını ekledi. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Sevgi eline termometreyi alıp suyun sıcaklığına baktı. Suyun sıcaklığı 100 dereceydi.5 dakika sonra da bu sıcaklık değişmedi. Ve iki arkadaş da anladılar ki su kaynamaya başlamıştı.
     Bunu da not aldıktan sonra deneye son verip cevapların doğru olup olmadığını kontrol ettiler. Hepsi doğruydu ve iki arkadaş ikinci soruya başlayacakken Sevgi’nin annesi yemeğe çağırdı. Bugün onlar için çok güzel geçti. 

Mustafa SAVGU

5-A

MASALLAR DİYARI



Bir varmış, bir yokmuş diye başlarlar,
Sihirlerle, perilerle ve cadılarla donatılır.
Rüyalarına girerler ama,
Korkutmazlar asla.

Gerçekten uzak,
Hayal gibi,
Düş gibi olan
Masallar Diyarı.


EYLÜL TURGUN
5-B

HAYAL KURUYORUM




                                  Hayal kuruyorum,
 Bulutlarda zıplıyorum.
                                  Uzaya sıçrayıp,
           Yıldızlarla oyun oynuyorum.

                                  Hayal kuruyorum,
                                  Denizde yürüyorum.
  Balıklarla sohbet edip,
                                  Dans ediyorum.

                                  Hayal kuruyorum,
                                  Uçuyorum özgürce,
                                  Kuşlara katılıyorum,
    Uzaklaşıyorum gittikçe


Eylül TURGUN
5-B

MACERA TÜNELİ


Çok uzun zaman önce,bir tünel varmış.İnsanlar bu tünelin lanetli olduğunu düşünürlermiş. Çünkü giren herkes geri çıkamamış. Birkaç yüzyıl geçmiş.Bir gün James adında biri bu tünele girmeye cesaret etmiş.Macera o an başlamış…
     James tünele girip oradan ilk çıkan olmak istiyormuş. Ama tünelde bu hedefini engelleyecek canavarlar varmış. Bunlardan biri uçan kötü maymunlar,tavandan düşünce insanı öldüren buz kristalleri ve taşlar varmış.James bu engelleri aşarsa ve tünelin sonundaki ‘‘Dünya Doğa Koruma Buz Kristaline’’ulaşırsa dünyalarındaki doğa müthiş,kusursuz ve büyüleyici olacakmış.Herkesin bu tünele girme nedeni ise doğalarının çöplü ve kirli olmasıymış.Herkes o kristali alana bağlıymış.
     Sonunda James o tünele girmiş ve karşısına ölümcül sarmaşıklar çıkmış.Neyse ki James’in yanında çok amaçlı çakısı varmış.Pratik olması sebebiyle bütün ölümcül sarmaşıkları kesmiş ve çok geçmeden karşısına metalik ve dikenli bir kapı çıkmış.James buradan nasıl kurtulacağını düşünürken aklına bir fikir gelmiş.Eğer o kapıdan geçeceğine inanırsa beklide geçebilirdi.Aynısını yaparak o kapıyı geçmiş.
     Kapıdan çıkınca hiçbir şey yokmuş.Ya da o öyle sanıyormuş.Yukarısına bakmış, sonra insanı öldüren buz kristallerinin ve taşların olduğunu fark etmiş.Olduğu yerde kalakalmış.Hareket ederse üzerine düşebilirlermiş.Aklına bu tünele girenlerin dondurma gücü olduğu gelmiş ve buz kristallerini,taşları dondurarak oradan rahatça geçmiş.Karşısına kapı çıkmış.Bu kapıyı açmış ve karşısına iki canavar çıkmış. Birincisi uçan kötü maymun,ikincisi ise sürünen zehirli yılanmış. Yılan onu zehirlemek için dilini çıkarmış,James yılanın dilini dondurmuş ve yılan kaçmış.Uçan kötü maymun tam onu alacakken onun kanatlarını dondurmuş.Maymun düşmüş ve kaçmış.
     Çok geçmeden son kapıya gelmiş.Kapıda bir vagon varmış,içine girmiş.Bir anda vagon raylardan kaymaya başlamış. Öleceğini hissetmiş.Ama aklına gelmiş o anda. Vagona binince uçma gücüne sahip oluyormuş.James bu gücünü kullanarak kapıyı açmış.Sonra önünde buz kristalleri ile donatılmış bir kapı görmüş.Önünde ‘‘Dünya Doğa Koruma Kristali’’ varmış. Kristali almış. Bir anda üstünde bir prens kıyafeti belirmiş.Kristali havaya kaldırmış.Bir anda dünya değişmiş.Her yer mükemmel olmuş.James artık çok mutluymuş.



   Yazarlar:Derin Önder,Elina Alize Sezik,Eylül Turgun,Lara Urhan
   5-B

DOSTLUK


                                                  
Dostluk yaşamaktır,
Sıcak bir kalptir.
Kapısı hep açık olan,
Sevgi kümesidir.

Hayatta herkese gerekir,
Sanki bir ilaç gibi.
Onu kardeşin gibi hissetmek,
Paylaşmaktır sevincini,üzüntünü.  

Dostluk her zaman özletir,
Ama asla yara yapmaz.
Kanına girer ama,
Yüreğini asla parçalamaz.


EYLÜL TURGUN
5-B

Tatlı Kurabiyem



Günlerden 24 Ocak 2014. Karnelerimizi aldığımız gün desem daha iyi hatırlarsınız. O gün saat 12.30’a gelmişti . Annemin işi vardı annem beni karne çıkışı babama götürdü. Çok heyecanlıydım ama inanın en iyi dostumu o gün bulacağımı sanmazdım. Gittik Güzelbahçe’ye . Tupturuncu mandalina ağaçlarının yemyeşil yapraklarından gelen baha r kokusuydu bu kışın soğuk eteklerine karşı. Çiftliğe geldiğimizde bir adet serbest yaşlıca ama hala ilk günkü gibi asil ve leydi gibi duran bir golden gördüm. Diyaloğum şu şekildeydi babamla
- Baba ben inmiyorum. Baba hayır baba abiye söyle alsın köpeği Allah aşkına ! N’olurrr baba inemem korkuyorum lütfen…
Ne kadar arabadan inmek istemesem de, babam inince ben de inmek zorunda kaldım. Köpek geldi , beni kokladı ve uzaklaştı. Tam içeri adım attık ve bir adet Fransız Bulldog ! O kadar sevimliydi ki … Ardından köpek eğitmeni olan Şefik Abi’nin yanına gittik.Diyaloğumuz :
Ben : İyi günler biz Cavalier King Charles Spaniel cinsi yabvru bir köpek almak için geldik. Babam ile dün konuşmuşsunuz elinizde var mı?
Şefik Abi : Çok şanslısınız . Elimizde sadece bir tane kaldı. Gelin, bakalım.
Köpek sorumlusunun bana hayat arkadaşımı getireceğini düşünemezdim. Geldiği anda babamla göz göze geldik ve ikimizde onu gördüğümüz an “evet bu o1 demiştik. 2 saat boyunca köpek eğitimi hakkında bilgi aldık ve o artık bizim bebeğimizdi. Artık aldık onu arabada eve götüreceğiz.Birden karnı guruldadı herhalde tuvaletini yapacak dedim. Bir koku gelmedi. Birden kafamı çevirdim ve montuma kustuğunu gördüm. Ama inanın can dostunuzun kusmuğunda n iğrenmezsiniz.  Eve gelmiştik ve maceramız böyle başladı. Adının koymamız konusunda , babam Oki olsun diyor ben ise Cookie de kararlılığımı yitirmiyordum. Yoğun çabalarım üzerine ismi Cookie* oldu.
2 hafta su gibi geçmişti. Yarın okul açılacaktı. Minik oğlum okul moduna hemen uyum sağladı. Artık onla bir ömür kardeşim, kankayım, dostum.
O benim HAYATIM. İyi ki varsın canım oğlum, seni çoook seviyoruz :)))


CEYLİN SOLMAZ
6-B


Hayattaki En İyi Dostum…


                
Bir insanın köpeği olması ne demektir bilir misin arkadaş?
Canından bir parça , göz nurun
Sırdaşın , dostun olduğunu bilir misin?
Sana karşılıksız sevgi verdiğini
Yaşamadan bilir misin ?
Seni ömür boyu koruyacağını ama
Bunu sana sormadan yapacağını
Hayatını aslında başlatanın
O olduğunu
Hayatını renklendirenin
Ama boya olmadan
Zengin mi fakir mi olmadan bunu yaptığını
Gözlerindeki ifadenin
Sana nasıl baktığını görmeden
Sana aslında gerçek zenginliği
Verdiğini tahmin edebilir misin?
Eğer bir köpeğin yoksa bilemezsin
Kimsen yoksa,
Ona sığınırsın
Üzgünsen üzgünlüğünü hisseder
Üzülür o da fark eder yani
Yani demek istediğim
Yaşarsan anlarsın
Her sabah yüzünü yaladığını
Gece yatağında annesi yanında olmadığı için ağladığını
Onun için her gece onunla sanki annesiymişsin gibi
Uyumak zorunda olduğunu
Bilebilir misin?
Ben Cookie ve sen beni anlayamayacaksın… Sadece sahibim ve ben…

CEYLİN SOLMAZ

6-B

TAŞ


                                                            
       Merhaba, ben taşım. Beni neredeyse her yerde görüyorsunuz. Ama yine de hiç kimse beni umursamıyor. Ben sadece kumsallarda, lokantaların saksılarında süs olarak duruyorum.
      Bazıları beni sokaklarda fırlatıp süründürüyor bazıları ise plajda yazın sıcak günlerinde denize atıyor.İnsanlar beni umursamadığı için hem çok kızgınım hem de üzgün…İnsanlar benim yerimde olsaydı en azından beni daha iyi anlayıp daha fazla değer verirlerdi.
       Taşlar pek macera yaşamıyor diyorsunuz değil mi ? Bu söylediğiniz kesinlikle doğru değil.Taşlar hiç bilmediğiniz kadar macera yaşıyor.Ben de başımdan geçen bir macerayı anlatmak isterim.Eskiden Urla’da bir sokakta bir sürü arkadaşımla bir arada yaşarken daha yeni yürümeye başlamış bir bebek minik ayakkabılarıyla üzerimizde geziniyordu ve  birden durup eğildi.Gözüne kestirdiği beni yerden alıp ağzına attı.Minicik ağzında evirdi çevirdi ve zor da olsa midesine göndermeyi başardı.Ağız ,yemek borusu,mide , bağırsaklar derken geldim anüse…Bebeğin annesi beni plastik bir kaka kabından şaşkınlık içerisinde aldı.Yıkadıktan sonra ahşap bir kutuya koydu.Ara sıra çıkarıp bakıyorlar ve şaşkınlıklarını dile getiriyorlar.
       O kızın adı Ela Irmak Çalışkanmış.Bebeklik anılarında yer almaktan ve bu tahta kutuda özenle saklanmaktan çok mutluyum.
         ELA IRMAK ÇALIŞKAN
5-A



                      


BAY LEMUR’LA RÖPORTAJ



Şimdi uzak diyarlardan sevimli bir canlıyla röportaj yapacağız.

Ben: Merhaba beyefendi, nasılsınız?
Lemur: Teşekkür ederim siz nasılsınız?
Ben: Ben de iyiyim, şimdi size birkaç sorum olacak.
Lemur: Biraz acele et çünkü Lemuriformes grubuyla yeşil halıda yürüyeceğim!!!
Ben: Lemuriformes grubu mu o da ne?
Lemur: Lemuriformes grubunu bilmiyor musunuz, ben o grubun en meşhur maymun familyasıyım.
Ben: Anladım, peki genelde yediğiniz yiyecekler nelerdir?
Lemur: Ben ağırlıklı olarak ot yerim ama en sevdiğim ve tatlı niyetine yediğim yemekler ise meyvelerdir, mmiiiiaammm m şimdi ağzım sulandı.
Ben: Peki sizin yaşadığınız yer neresi?
Lemur: Aaaahh, şimdi memleketimi hatırlattın bana, benim yaşadığım yer Madagascar.
Ben: Peki Madagascar ’da sizin türünüzden ne kadar var?
Lemur: Aaaah aah, bir de soruyorsun deme. Bizim neslimizi tükettiniz siz insanlar tüketti.
Ben: Ama biz sadece…
Lemur: Bırak bu boş lafları.
Ben: Tamam Bay Lemur sakin olun lütfen o tırnaklarınızı benim yüzümden çekin.
Lemur: Şanslısın ki yünü tırnaklarımla çizmedim, neyse diğer soruya geçelim.
Ben: Peki bize biraz özelliklerinizden bahseder misiniz?
Lemur: Tabi ki de, biz lemurların kuyruklarının uzunluğu 32-65 cm arası değişir ve ağırlığmız da 0,7-4 kg ‘a ulaşır.
Ben: Vay canına kuyruğunuz çok güzel acaba dokunabilir miyim?
Lemur: Tabi ki, ama kısa süreli olsun.
Ben: Kuyruğunuz gerçekten çok güzel ama diğer soruya geçmemiz gerekiyor. Sizin yaşam şekliniz nasıl?
Lemur: Biz çoğunlıkla ağaçta yaşamayı tercih ederiz, çoğu lemurlar gece aktif değildir, daha çok günüz aktif olurlar. Biz grup içinde yaşar ve farklı seslerle anlaşırız.Ve tam tamına 18 yıl yaşayabiliriz.
Ben: Peki size son bir sorum daha olacak. Siz lemurlar nasıl ürersiniz?
Lemur: Hemen söyleyeyim, çoğu dişilerin bir çift memesi olur ve tek bir yavru doğurur ancak, üç çift memesi olan cins ikiz veya üçüz doğurur.Lemurların hamileliği 90-100 gün, diğerlerinde ise 125-150 gün sürer. Anneleri bazen yavrularını ağzında taşır, bazen de yapraklardan yaptığı yuvaya bırakır. Birkaç ay anne sütü keser ve yavrular 2-4 yıl içinde ergenleşir.
Ben: Şuradaki üçüzler sizin yavrularınız mı?
Lemur : Evet, benim yavrularım.
Ben: Tamam o zaman ben sizi tutmayayım, benimle röportaj yaptığınız için teşekkür ederim!
Lemur: Asıl ben sana teşekkür ederim, ama son bir kez sizinle şuradaki ağaç kadar yarışalım.
Ben: Öyle olsun, ama ben yenerim.
Lemur: Göreceğiz kimin kazanacağını, hadi 1, 2, 3, başla…

Sana söylemiştim,
ben kazandım!!!:)
ELA IRMAK ÇALIŞKAN

5-A

ATEŞ ve BUZ ’UN DOSTLUĞU



Bir gün, iki gezegenin patlama sonucu oluşan iki canlı ortaya çıkmış. Canlılar, parlak ve sağlam bir maddelerin içinde Dünya'ya doğru hızla sürükleniyorlarmış. Birkaç gün sonra canlılar sağlam maddelerin içinden çıkarak kendilerini Dünya ‘da bulmuşlar. Yalnız bu ikisi bildiğimiz canlılara benzemiyor. Bu canlıların biri ateş biri de buz. Canlılar yere ayak bastıklarında Ateş ‘in olduğu taraf yanarken, Buz ‘un olduğu taraf da donmuştur. Birden iki canlı yüz yüze gelmiştir. Her ikisi de karşısındaki için “Ne tuhaf bir canlı!” diyormuş. Meraktan çatlıyorlarmış, ikisi de dayanamayıp birbirlerinin eline değmişler. Yalnız bu durum onları pek iyi etkilememiş. Ateş eline baktığında parmaklarından birkaçı yok olmuştu, bu Buz içinde geçerliydi. Ama parmaklarının yok olması sadece 10 saniyelik bir şeydi daha sonra hemen iyileşmişlerdi. Ateş, Buz ‘a sordu:
-Merhaba, benim adım Ateş, senin adın ne?
-Merhaba, benim adım da Buz, sen çok tuhaf bir canlısın.
-Sen de öyle benimle arkadaş olmak ister misin?
-Tabi ki de seninle arkadaş olmak isterim! diyen Buz sevinçle arkadaşına sarılacakken Ateş ‘in bölgesinde eridiğini fark etti ve hemen buzla kaplı bölgesine koştu. Bunu merak eden Ateş sordu:
-Ne oldu, neden bana sarılmaktan vazgeçtin, yoksa benimle arkadaş olmak istemiyor musun?
-Ateş tabi ki seninle arkadaş olmak istiyorum ama birbirimize uyum sağlayamıyoruz bu yüzden ikimiz de farklı yollara gitmeliyiz.
-Peki nasıl uyum sağlayamıyoruz?
-Bak Ateş ben, senin bölgene girince eriyorum, benim eriyen suyum senin ateşine gelince hem benim suyum buharlaşıyor, hem de senin ateşin sönüyor.
-Aslında haklısın, ikimiz ortak gölgede yaşayamayız, ikimizin de farklı yollara gitmesi daha iyi olur,diye Buz ‘un düşüncesine hak verdi.Buz, Ateş ‘ten ayrılırken dedi ki:
-Ateş, birbirimize her ne kadar zıt olsak da seni hiç unutmayacağım,
-Ben de seni hiç unutmayacağım Buz, dedi ve bir daha birbirlerini hiç görmediler…

ELA IRMAK ÇALIŞKAN
5-C



ANNECİĞİM

Anneler özeldir.                                                 Anneler özeldir
Bir tanedir.                                                         Bir tanedir
Kıymetlisiyiz biz onun .                                    Her zaman yanımda
Her şeyiyiz.                                                       Bakar bana

Bakar bize
Sabır  ve  sevgiyle
Sever  bizi
Üzsek de anneciğimizi 

CEREN ÇEVİK
5-A 


DOĞAMIZ

Nehirleri, ırmakları
Kuşları,  kelebekleri
Her şeyi var bu cennetin
Biz insanlar geldik bu cennete
Bakın ne oldu güzelim yere.

Diktik binaları, yolları köprüleri
Katlettik doğayı,
Ne kuş kaldı, ne  kelebek
Öldü bu güzel cennet

Biz bile utandık yaptığımız bu şeyden

CEREN ÇEVİK
5-A

SOKAK KÖPEĞİ

Ben bir sokak köpeğiyim,
Kuduzdur deyip dışladığınız,
İtip kaktığınız,
Aç bıraktıklarınızdan biriyim.

Çöpten bir but bulursan,
Oh ne ala!
Ama susuz kalırsan,
Çok yazık sana!

Bu savaşın içinde
Sabaha çıkmak zor.
Sokakta yaşıyorsan eğer
Sevgi bulmak çok zor!

Bir yardımsever aile,
Bana elini uzatsa.
Sevse hep beni,
Okşayıp oynasa.

NEFİN ACAROĞLU
5-A


KIŞ MEVSİMİ


Kasım, Aralık gibi,
Hafif bir rüzgar gelir.
Ocak, Şubat gibi,
Bu rüzgar şiddetlenir.

Hoşça kal mayo, şort, deniz.
Merhaba mont, kazak, hırka.
Yağmur, kar ne ararsan burada,
Ama sakın karlı, buzlu yolda kayma!

Kimisi hasta olur,
Yataklara düşer, ağlar.
Kimisi dışarıya koşar,
Kartopu oynar, zıplar.

Mart gibi biter,
Bu eğlenceli serüven.
Kimisi yine bekler,
Kimisi “İyi ki bitti” der.

NEFİN ACAROĞLU

5-A

Sevgi ve Saygı

Sevgi en tatlı duygudur,
Mutluluklar,sevinçler, heyecanlar….
Hayat işte;
Bu güzellikleri yaşamak için yok mudur?

Saygı her şeydir aslında,
Düzen getirir, disiplin getirir…
İnsanı sevmesek bile
Saymak hep gereklidir.

LARA URHAN

5-B

Kamptaki Macera

Merhaba arkadaşlar!Ben Rosie ve size kamptaki korkunç olayları anlatacağım.Hikayeme başlıyorum: Her şey bir gün babam bize kampta bir hafta sonu geçireceğimizi söylediğinde başladı.İlk başta bu duruma çok sevinmiştik ama olacaklardan haberimiz yoktu.İşte bütün gerekli eşyaları toplamıştık ve kamp otobüsümüze binip,yola çıkmıştık.İlk başta her şey güzel gidiyordu, arabada şarkılar söyleyip eğleniyorduk.Aniden arabada sarsıldığımızı hissettik.O sırada bir zombinin üstümüzden geçtiğimizi fark etmemiştik.İleride sürüler halinde duran zombileri işte o zaman fark ettik.Zombileri ilk gören ben ve sevgili ikizim Bella oldu.Durumu annemize ve babamıza anlatmaya çalışsak da onlar bize inanmadılar.En sonunda ileriye bakıp durumu anladılar.Ne yapacağımızı düşünürken ben bir fikir buldum.Fikrim şuydu:Ben onların dikkatini dağıtırken kardeşim de öbür tarafın dikkatini dağıtacaktı sonra ikimizde aynı yöne koşup,anne ve babamızın tarafına geçecektik.Anne ve babamız biz zombilerin dikkatini dağıtacakken bir oduna ip bağlayacaktı.İpi çektiklerinde odun zombilere gelecek ve böylece bayılmış ya da ölmüş olacaklardı.Bu planı uyguladık ve beklediğimiz sonucu aldık.İlk geceyi uygun bir yerde geçirmeye karar verdik.Ateşimizi yakıp,annemizin yaptığı sağlıklı yiyecekleri yedik.Ertesi gün,annem ve babam erken kalkıp bize kahvaltımızı hazırladı.Biz de seve seve o güzel yiyecekleri yedik.Biz de kardeşimle kamp yaptığımız alanı keşfetmeye başladık.Ormanda bir şelale vardı. Oraya bir ip bağlayıp,bir salıncak kurduk.Orayı çok sevmiştik.Ama hala etrafta geceleri dolaşan birkaç zombi vardı.Onları da avlayıp evimize dönebilirdik.Düşündük taşındık sonunda zombi avcıları olmaya karar verdik.Onları nasıl avlayabileceğimizi düşünürken bu sefer kardeşimin aklına bir fikir geldi.Kardeşimin fikri şuydu:Salıncak yaptığımız şelale aslında çok büyüktü.Ben yine zombilerin dikkatini çekecektim ve tuzağa doğru koşacaktım.Tam da tuzağın olduğu yerde duracaktım ve bu sırada zombiler dengelerini kaybedip düşeceklerdi.Eğer tam olarak düşemezlerse kardeşim salıncakta zombileri ayağıyla itecekti.Dediğimizi de yaptık.Türünün son örneği olan zombileri de öldürmüştük. Artık harika bir ekip olmuştuk.Yaptıklarımızı annemize ve babamıza anlattığımızda bizimle gurur duydular.Çok eğlenceli bir hafta sonu geçirmiştik.Bir sonraki seferde görüşmek üzere! Hoşçakalın. Lara URHAN 5-B