Bir zamanlar küçük bir kız çocuğu varmış. Bu
tatlı kızın adı Alara imiş. Alara balerin olmayı çok istiyormuş. Baleyi o kadar
çok seviyormuş ki gözü başka hiçbir şey göremez olmuş. Bunun üzerine annesi onu
bale kursuna yazdırmış. Alara bunu öğrenince sevinçten havalara uçmuş. Alara o
kadar çok çalışmış ki en sonunda bir gösteriye seçilmiş. Alara bu gösterinin
niçin yapıldığını çok merak etmiş ve bir arkadaşına sormuş. Bu gösterinin
yapılma amacı, turneden gelirken kaza yapıp felç olan bir balete yardım
etmekmiş. Alara buna hem sevinmiş hem de üzülmüş. Sevinmesinin nedeni herkesin
sanatçıya yardım etmesiymiş¸üzüldüğü şey ise baletin kazadan zarar görmesiymiş.
Atalarımız bu tarz yardımlar için “Dost kara gün içindir.” demişlerdir.
Prova sırası Alara’ya gelmiş. Alara’nın
heyecandan ayakları titriyormuş ve yanlış yapacağını düşünerek diken üstünde
duruyormuş. Alara’nın düşündüğü gibi olmamış, aksine prova çok iyi geçmiş. Bal
yemekle ağız tatlanmaz; önemli olan sürekli tatlı konuşmak değil, çok çalışmaktır.
Alara çok çalışarak bu provada da başarılı olmuş. Gösteri günü gelmiş. Herkes
bu gösteri için çok çalışmış ve güzel bir gösteri gerçekleştirmişler. Ne demişler: “Bir elin nesi var, iki elin sesi
var.” Bu gösteri o kadar güzel olmuş ki
dilden dile dolaşmış. Alara da bu anısını ömür boyu hatırlamış. Ayça KAYA 5-A