Bir
zamanlar ormanda yaşayan güçlü bir aslan varmış. Yalnız taş duvar olmaz ama bu
aslan kendini çok beğenirmiş. Ona göre diğer hayvanlar bir baltaya sap olamazmış. Diğer hayvanların
da aslandan ödleri koparmış. Aslanın kürkü çok değerliymiş. Bu yüzden avcılar
ormana baskın yapıp onları avlamaya çalışıyorlarmış. Bir de aynı ormanda
yaşayan küçük bir örümcek varmış. Örümcek küçük, güçsüz
olup efendi, iyi niyetli olduğunun farkındaymış. Ama hiçbir zaman bununla
övünmezmiş. Kibrin kötü bir şey olduğunu bilirmiş.
Günlerden
bir gün avcılar yine ormana gelmişler. O sırada aslan ile örümcek de gücün ne
kadar önemli olduğuyla ilgili kafa patlatıyorlarmış. Aslan örümceğe, sen benim
gibi olamazsın, küçüksün, diyormuş. Örümcek de aslana: “Ne oldum dememeli, ne
olacağım demeli.” diyormuş. Aslan bu sözleri kulak ardı ediyormuş. Başına
geleceklerden haberi yokmuş. Avcılar aslan ve örümceğin yanına gelip tüfeklerini
onlara doğrultmuşlar. Aslanın kendine güveni çokmuş. Ama aslandan daha zeki
olan örümcek aslana zarar gelmemesi için avcıların tetiği çektiğinde ağından
zıplamış. Avcıların silah tutan ellerini ısırmış ve onları zehirlemiş. Böylece
aslanı kurtarmış. Aslanın gözleri dolmuş, çok mutlu olmuş. Bu olaydan dersini
almış. Gücün tek başına bir işe yarayamayacağını anlamış. Avcılar kaçmışlar.
Aslan örümceğe çok teşekkür etmiş. Örümcek aslanın dersini aldığı ve kurtulduğu
için sevinmiş.
Bu masaldan çıkardığımız ders görünüşe bakıp
hiçbir canlıyı küçük görmememiz gerektiğidir. Tolga ERMAN 5-B