10 Aralık 2014 Çarşamba

SİHİRLİ MAĞARA

               Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal, pire berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bağdan üzüm bekler, derede odun yüklerken; âlem uykuda ben pusudayken bir periler âlemi varmış.
            Bu periler âleminde, bizim dünyamızı düzene sokan iyi periler varmış. Bu perilerin bir de kraliçeleri varmış. Ama bu kraliçe onlara göre işleri düzene sokan ve onlara güç veren bir dostmuş.
            Periler âleminde işler böyle tıkırında giderken çok uzak diyarlardan bir ordu gelmiş. Bu orduda da onlar gibi periler varmış. Fakat bu perilerin niyeti kötüymüş. İyi periler “Bunların bu diyara girmesine kim izin verdi?” diye düşünürken ordunun komutanının iyilerden olduğunu fark etmişler. İyi periler  “Bizim arkamızdan nasıl böyle bir iş çevirebildin?” diye düşünmüşler. Ne demişler “Ummadık taş baş yarar.”. Bütün iyi periler böyle dalgın dalgın düşünürlerken bir de bakmışlar kraliçe onların elinde!
            İyi periler kahrolmuşlar. O sırada iyi perilerden birisi “Böyle dert yanacağınıza, şu işin ucundan tutun da kraliçeyi kurtaralım.” demiş. Eee, akıl akıldan üstündür!
            Büyü yapmayı denemişler ama kraliçeden güç aldıkları için büyü yapamamışlar. O sırada akıllarına Sihirli Mağara gelmiş. Bu mağara dilekleri göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleştirirmiş.
            Periler dağları, taşları, ovaları, azgın nehirleri geçmişler. Ejderhalarla boğuşmuşlar ve sonunda Sihirli Mağara’ya ulaşmışlar. Dileklerini dilemişler ve kraliçe bir anda yanlarında  belirivermiş. Ve bunu bir türlü çözemeyen kötü perileri de bizim dünyamıza göndermişler. Hak yerini bulmuş ve iyi periler kazanmışlar…
            Gökten üç elma düşmüş. Biri iyi perilerin başına, biri siz dinleyenlerin başına, eee tabii biri de benim başıma… Eylül ŞIRAY   5-A