“Bir
insana yapılabilecek en büyük kötülük, onu umut içine hapsetmektir.” demiş Jean
Fançois Lyotard. Ne kadar doğru demiş, aslında, hayatlarımızı düşündüğümüzde.
Her gün, her saat, hatta her an umut ediyoruz, ya da birileri etmemizi
sağlıyor.
Bir açıdan olumlu duruyor Sonuçta ne kadar
kötülük gelse de üst üste içimizde küçücük, saf ve iyi bir parçanın hala umut
etmesi olumlu bir şey. Ancak esas sorun umudun o küçücük parçadan, şişen bir
balon misali içimizde, her an büyümesi ve birinin ya da bir şeyin o balona iğne
batırması.
İnsanlar
her gün yaparlar bunu, her gün bir balonu mutlaka patlatırlar, umurlarında
olmaz çünkü. Aslında içinde balon patlayan da umursamadığını sanır, ama o
balonun içindeki hava, onun içine
yayıldıkça, vücudundaki her hücre, en küçük parçasına kadar acı çeker.
İnsan
her an bir şey bekler hayattan, ister, umut eder, ne kadar doğru bilemem ama
yapar bunu. Patlayacağını bildiği balonları büyütür içinde. Patladığında da
acısını çeker, daha sonra tekrar umut eder bir şeyleri. Gönlü kadar saftır aslında insan derinlerinde,
o kadar saftır ki, her zaman dolandırılır, her zaman yeniden umut eder.
İstediği
her şeyi ve herkesi olan biri umut etmiş olabilir mi hiç? Hücresine kadar hatta
onun da derinine kadar acı çekmiş, balonu patlamış olabilir mi içinde? Düş
kırıklığı yaşamış mıdır? Bu saydıklarım, insana kötü gelen şeyler olsa da
aslında güçlendirir insanı, bir sonraki büyük yükümüzü temkinli taşımamıza ya
da taşımamamızı sağlar. Örneğin, aşı olduğunda, o anda hasta değilsindir ama daha büyüğünden
korunmak içindir.
Umut
etmeyen insan gerçekten yaşamıyor demektir çünkü patlayacak bir balonu bile
yoktur içinde. Tutunacak bir dalı, hedefi yoktur. Düş kırıklığının acısını
tatmamış, balonlara yabancıdır, her gece kafasını yastığa koyduğunca, hemen
uykuya dalandır.
Hiç
düş kırıklığı yaşamamış insan, umut etmeyenden de kötüdür. Ne hayattan ders
almıştır ne umut etmek ve altındaki şeyleri yaşamıştır. Umut edecek saflığı
tatmamıştır, ya da içinde yoktur.
Ya
da belki de balonları o kadar çok patlamıştır ki, gerçekten yaşamamayı, balon
patlamasına tercih ediyordur artık. Aslıhan Elif EROL 8-A