Çok iyiyiz, çok hoşuz, üstüne bir
de mükemmeliz ama, öyle ya da böyle, galiba biz de insanız. Bizim de
kusurlarımız var, yani, sanırım. Bu kadar özgüven karşısında insan şüpheye
düşüyor çünkü.
Kime
baksam, bir kusursuz olma çabası, bir özgüven patlaması, kendini övmekler,
diğerlerini yermekler… Çünkü sorun asla bizde değil, bir problemi fark
edeceksek başkasınınkini fark ederiz. Karıncalar, kedi yavrularını boyları
küçük olduğu için dışlasa, yine de bizim kadar başarılı olamazlar.
Develeri
çirkinler diye küçümseyen tembel hayvanlar, önce dönüp kendilerine bakmalılar.
Aslında farkındayız, çoğumuz tembel hayvanız, ama devam ediyoruz, develeri
umursayan yok. HEPİMİZ DEVEYİZ!
Benzetme
yaparken, develerle tembel hayvanları aynı iklimde yaşatan- mükemmel (!)- hayal
gücümü de alıp gitmeden önce, (Çünkü benim hayal gücüm mükemmel ama siz, siz ne
yapmışsınız ya öyle?) ciddileşip doğru düzgün anlatayım derdimi.
Evet,
başkalarının da kusurları var ve birinin onları bu konuda uyarması gerek. Ama
yine de, başkasını eleştirmeden önce kendimize çekidüzen versek, dünya tek
boynuzlu atların arkalarında gök kuşakları bırakarak uçtukları bir yer
olabilirdi. Gerçi, bu kez de tek boynuzlu atların çok kız işi olduğunu söyleyen
bir grup tek boynuzları eleştirmeye başlardı ama olsun.
Sanırım
ben, demek istediğimi anlattım. Dikkatinizi çekmeyi de başardım, çünkü
biliyorsunuz, ben mükemmelim ve siz değilsiniz, o halde yine mükemmelliğimle,
başkalarını eleştiren insanları eleştirmiş olmanın verdiği mutlulukla, sizi
sıkmayı bırakabilirim.
Felsefi
bir yazı yazılır da Konfüçyus eksik kalır mı? Onunla bitireceğiz tabi ki:
“Evinizin eşiğini temizlemeden komşunuzun damındaki kardan şikâyet etmeyiniz.”
Biz
kar görsek asla şikâyet etmeyiz tabii, ama bu ayrı bir konu! Defne ÖZYURT 8-C