13 Ekim 2014 Pazartesi

DÜŞ KIRIKLIĞI

                    "Hiç düş kırıklığına uğramayan hiç umut beslememiş olandır. demiş Bernard Shaw. Boşuna da dememiş hani. Her lafın bir nedeni vardır, değil mi? Örneğin birisi kör bir adama ‘Köpeğinin dışkısına basmak üzeresin.’ dediyse bir nedeni vardır çünkü adam gerçekten de basmak üzeredir. Tabii, o birisi şaka yapıyorsa başka.
Asıl kastettiğim şey şu ki Bernard Shaw da bu lafı bildiği için söylemiş. Şöyle açıklayayım: Genellikle piyasadaki bütün güç sahibi insanların zor bir çocukluk geçirdiğini biliyorsunuz. Bence zor şartlarda büyümek insanın yaratıcılığını arttırıyor, zor bir durumdan kolay yoldan çıkmayı, paylaşmanın ve yardım etmenin iyi, bencilliğin kötü bir şey olduğunu öğretiyor. Çünkü onlar biliyorlar ki zorla kazandıkları bu gücü kolayca yitirebilirler. Gece milyarder olarak uyuyup sabah yoksul olarak kalkabilirler.
Şimdi sırada varlıklı büyüyen insanlar var. Mesela hepimiz öyleyiz. 6 yaşında kendimize ait bir mp3, tablet, bilgisayarımız oluyor. 9 yaşında telefon kullanıyoruz. En yeni model cihazlar, en marka giysiler, yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda. Anne ve babamızın kazandıklarıyla yaşıyoruz. Ama büyüyünce, kendi ayaklarımızın üzerinde durunca, en azından çalışınca bunun ne kadar zor elde edileceğini anlıyoruz. Bunun basit nedenleri var: Kimse bizi yüzüstü bırakmadı. Düştüğümüz zaman kendimiz kalkamadık, başkaları bizi kaldırdı. Hiçbir şeyi istemedik, hiçbir şeye ihtiyaç duymadık, bu yüzden hiç düş kırıklığına uğramadık. Her şey hemen önümüze geldi. Onu almak için ne kadar çalışıp çabalamak gerektiğini, onun için yalvarmayı, onu istemeyi öğrenemedik. Hiç düş kırıklığına uğramadık…
Bir insanı tecrübeli kılan şey üzülmektir, kaybetmektir, yenilmektir, umut beslemek ama düş kırıklığına uğramaktır. Hatalar yapmaktır… En sonunda da geçmişten ders alıp geleceği daha iyi şekillendirebilmektir.
Bütün bu yazıyı o konudan bu konuya atlayarak yazsam da, tek bir şeyden yola çıktım, onunla bitirebilmek istiyorum:
“Hiç düş kırıklığına uğramayan hiç umut beslememiş olandır.” Doğa TUTULMAZ 8/B