13 Ekim 2014 Pazartesi

HAYAT HEP UMMAKTAN İBARET


“Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük, onu umut içine hapsetmektir.” demiş Jean Fançois Lyotard. Ne kadar doğru demiş, aslında, hayatlarımızı düşündüğümüzde. Her gün, her saat, hatta her an umut ediyoruz, ya da birileri etmemizi sağlıyor.
             Bir açıdan olumlu duruyor Sonuçta ne kadar kötülük gelse de üst üste içimizde küçücük, saf ve iyi bir parçanın hala umut etmesi olumlu bir şey. Ancak esas sorun umudun o küçücük parçadan, şişen bir balon misali içimizde, her an büyümesi ve birinin ya da bir şeyin o balona iğne batırması.
İnsanlar her gün yaparlar bunu, her gün bir balonu mutlaka patlatırlar, umurlarında olmaz çünkü. Aslında içinde balon patlayan da umursamadığını sanır, ama o balonun içindeki hava,  onun içine yayıldıkça, vücudundaki her hücre, en küçük parçasına kadar acı çeker.
İnsan her an bir şey bekler hayattan, ister, umut eder, ne kadar doğru bilemem ama yapar bunu. Patlayacağını bildiği balonları büyütür içinde. Patladığında da acısını çeker, daha sonra tekrar umut eder bir şeyleri.  Gönlü kadar saftır aslında insan derinlerinde, o kadar saftır ki, her zaman dolandırılır, her zaman yeniden umut eder.
İstediği her şeyi ve herkesi olan biri umut etmiş olabilir mi hiç? Hücresine kadar hatta onun da derinine kadar acı çekmiş, balonu patlamış olabilir mi içinde? Düş kırıklığı yaşamış mıdır? Bu saydıklarım, insana kötü gelen şeyler olsa da aslında güçlendirir insanı, bir sonraki büyük yükümüzü temkinli taşımamıza ya da taşımamamızı sağlar. Örneğin, aşı olduğunda, o  anda hasta değilsindir ama daha büyüğünden korunmak içindir.
Umut etmeyen insan gerçekten yaşamıyor demektir çünkü patlayacak bir balonu bile yoktur içinde. Tutunacak bir dalı, hedefi yoktur. Düş kırıklığının acısını tatmamış, balonlara yabancıdır, her gece kafasını yastığa koyduğunca, hemen uykuya dalandır.
Hiç düş kırıklığı yaşamamış insan, umut etmeyenden de kötüdür. Ne hayattan ders almıştır ne umut etmek ve altındaki şeyleri yaşamıştır. Umut edecek saflığı tatmamıştır, ya da içinde yoktur.
Ya da belki de balonları o kadar çok patlamıştır ki, gerçekten yaşamamayı, balon patlamasına tercih ediyordur artık. Aslıhan Elif EROL 8-A