1. sınıftayken yeni
okulumda çok yabancılık çekmiştim. Sınıftakilerin çoğu ana sınıfından
birbirlerini tanıyorlardı. Ama ben komşumuz Tarık dışında kimseyi tanımıyordum.
Zaten Tarık da başka arkadaşlarıyla oyun oynuyordu. Bir gün öğlen yemeğinde
beni yalnız görünce yanıma oturdu. Biraz sohbet ettik. Teneffüste de birlikte
oyun oynadık.
O günden sonra hep birlikte takıldık. Birlikte oyun
oynadık, öğlen yemeğini birlikte yedik, hatta akşamüzeri de görüşüyorduk. Evimizin
önünde çok büyük çok güzel bir ağaç vardı. Bir gün Tarık'la o ağaca çıktık. Ağacın
üzerinden manzara çok güzel gözüküyordu. Birlikte güneşin batışını izledik. Artık
her gün aynı saatte ağaçta buluşup sohbet ederek güneşin batışını izliyorduk. Bir
gün yine beni ağaca çağırdı. ''Elif, biz büyüyünce evlenelim mi?'' diye sordu. Gülümseyerek
''olur.'' dedim. 2. sınıfa geçtiğimde babamın işi nedeniyle taşınmak zorunda
kaldık, Tarık da ben de çok ağladık ama babam taşınmak zorunda olduğumuzu
söyledi. Taşındıktan sonra birkaç ay yüzüm gülmedi. Ama zamanla duruma alıştım.
Üniversiteye geçeceğim zaman babam emekli oldu. Böylece eski evimize geri
döndük. Eve döner dönmez Tarıkların kapısını çaldım. Tarık kapıyı açınca hemen
ona sarıldım ve artık burada yaşayacağımızı söyledim. Tarık bu haberi duyunca
çok sevindi. Birkaç yıl sürekli görüştük. Bir gün beni bir yere götüreceğini
söyledi. Nereye götüreceğini çok merak ediyordum. Hemen yola çıktık. Biraz
yürüdükten sonra ''İşte geldik'' dedi. Önümüzde küçükken çıktığımız büyük ağaç
duruyordu. Ağaca çıktık ve bana evlenme teklif etti. Ben de kabul ettim.
Şimdi 80 yaşındayız ve birbirimize eskisi kadar aşığız. Ömrümüz
bitiyor ama aşkımız hiç bitmeyecek. İlayda
ALP 8-A