3 Mart 2015 Salı

AŞIKLARIN ÖLÜMÜ

İki genç insan, iki zavallı genç insan. Bir elmanın iki yarısı gibiler, sokakta yürüdüklerinde herkesin bakışlarını üstlerine çevirtiyorlar. Edebiyata meraklılar; çocuk kıza şiirler yazıyor, gece geç saatlere kadar oyunlar oynuyorlar. Resme meraklılar; kız iyi bir ressam ve çocuk onu çizerken izlemeyi seviyor. Müziğe meraklılar; her sokak festivalinde onları görmek mümkün. Paraları yok ama bu önemli değil çünkü paraya meraklı değiller. Ancak yatağa arada bir dolu karınlarla girmek istiyorlar.  Bir gün sokakta gezerlerken rengarenk şekerlerin olduğu bir tezgaha yaklaşıyor çocuk, ancak satıcı ona kötü bakışlar atınca yaklaştığı hızla geri çekiliyor. Kız onun üzgün olmasından nefret ettiği için tezgaha kendi gidiyor, satıcı onu güzellikle karşılıyor. Kız çocuğun sevdiğini bildiği şekerlerden seçip fiyatını soruyor, satıcı da onunla bir anlaşma yapabileceğini söylüyor. Saf kız anlaşmanın ne olduğunu bilmemişine rağmen kabul ediyor, çünkü çocuğu ona olabilecek herhangi bir şeyden fazla seviyor. Bunları gören çocuk satıcının yanına geliyor, öncekinden daha özgüvenle dolu olduğu belli bir şekilde, yüzü tanınamaz hale gelene kadar ona vuruyor, etraftakilerin ve kızın uyarılarını dinlemiyor ve sonu sarayın zindanlarında bitiyor. Kız bütün gece ağlıyor çünkü çocuğu sonsuza kadar kaybettiğini biliyor, çocuk bütün gece ağlıyor çünkü kızın ağladığını biliyor. Kız çocuğu son kez görmeye gitmiyor, odasında hayatının sonuna kadar onu düşünmeye çalışıyor, ancak bunu başaramıyor. Eninde sonunda çocuğu unutuyor, başka birisiyle evleniyor ve çocukları oluyor, çocuklarının da evlendiğini görüyor. Acısı, gün yavaş yavaş azalıyor ve sonunda, aşkıyla beraber yok olduğunda, öldüğü gün, beyaz ışığa onu çağıran kişi, çocuk olmuyor. Ayda Nil YAPUCU 8-A