5 Mart 2015 Perşembe

BİR SANATÇININ ÖLÜMÜ

''Ee ...Şey pardon! Ben de bir kahve alabilir miyim?'' Haydi, geç kalıyorum. ''Teşekkürler.'' Hızlı olmalıyım yoksa ''Şiir Dinletisi''ne  geç kalacağım. Tamam, yetiştim. Kapıdaki görevliye yerimin nerede oluğunu sordum. İlk başta beni süzdü. Anlamsızca baktı. Sonra: ''Bu taraftan genç bayan.'' dedi ve yerimi işaret etti. Oturdum. Her tarafta orta yaşlı ve yaşlı katılımcılar vardı. Herkes bana tuhaf gözlerle baktı. Dinleti başladıktan birkaç dakika sonra şiirin tam ortasında sert bir kapı sesiyle irkildim. Yaklaşık 45-50 yaşlarında bir adam insanların üstünden ''Pardon, affedersiniz, özür dilerim...'' diyerek geçti ve yanıma oturdu. Bana selam verdi ve dinletiyi dinlemeye başladı. Dinleti bitiminde yanımda oturan adamı sahneye davet ettiler. Alkışlar, ıslıklar, ''Bravo!''lar... Ona bir ödül verildi. İsmini tam duyamadım ama sanırım ''P'' il başlıyor. Her neyse. Aslında, bu organizasyonu yanımda oturan adam düzenlemiş. Ona bu dinletiyi çok beğendiğimi söylemek ve tebrik etmek için yanına gitmek istedim. Tam giderken ayağım takıldı ve adamın tam önünde yere düştüm. Şiir kitabım, aldığım notlar hepsi yere saçıldı. Hemen yanımdaki şiir kitabımı aldı ve birkaç sayfa karıştırdı.  Kalkmama yardım etti ve yanındaki arkadaşlarına ''Sonra konuşuruz.'' deyip gönderdi. Çok utanmıştım. Bana şiirlerimim ne kadar güzel olduğunu söyledi, benim daha iyilerini yapabileceğimi ve beni çok ünlü bir şair yapabileceğini de. Şok olmuştum. Neden böyle bir şeyle uğraşsın ki? Beni tanımı­- ''İyi akşamlar bayan Lewis.'' dedi ve bana kartını uzattı. Gülümsedi ve gitti. Kartın arkasında bir not vardı: ''Babanı tanırdım, çok iyi bir dost ve şairdi. Nur, içinde  yatsın.''  Demek ki beni daha önceden tanımış ve kartının arkasına bu notu eklemişti. Kartın ön yüzünü çevirdim. İsmi çok tanıdık gelmişti. '' Bay Patrickson.'' Onu biraz araştırdım, çok ünlü bir şairmiş eskiden. (Babamın yaşadığı yıllar.) Yani ben o sıralarda 4-5 yaşlarında olmalıyım. Babamla bir sürü çalışmaları varmış. Bir anda bir e-posta geldi: ''Şiirlerini sabırsızlıkla bekliyorum.'' Gönderen: Bay Patrickson.'' Gönderen oydu, yehuuu! Sonunda hayalimi gerçekleştirebileceğim! Evin içinde tuhaf bir şekilde dans etmeye başlamıştım...
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Ben her aklıma gelen şiiri özenle yazıp Bay Patrickson'a gönderiyordum. O da tanıdığı editörlerin bazılarına şiirlerimi gönderiyordu. Çoğu şiirim dergilerde ve gazetelerde geziyordu. Ben yine bilgisayarımın başında şiirlerimi yazarken kapı bir anda açıldı. Annem elinde bir pasta ile ''İyi ki doğdun.'' şarkısını söylüyordu. Pastayı masaya koydu. ''Bir misafirimiz var.'' dedi ve odama Bay Patrickson girdi. Doğum günümü kutladı ve elindeki hediyeyi bana uzattı. Teşekkür ettim ve paketi açtım. Aman tanrım! Bu bir şiir kitabı! Hem de benim ve babamın şiirlerinin karması bir şiir kitabı! '' Çok teşekkür ederim Bay Patrickson.'' ''Teşekküre gerek yok kızım. Eğer sen de istersen bu kitabı çoğaltıp piyasaya sunmak istiyoruz.'' Onaylarcasına başımı salladım ve gülümsedim. Heyecanımdan içim içime sığmıyordu. 2 ay sonra şiir kitabım çok satanlar listesinde ilk üçe girmişti. Artık bilinen ünlü bir şairdim. Yaşantımız eskiye göre çok daha iyi ve kolaydı. Her şey çok güzeldi. Odamda kitap okurken telefon çaldı. Telefona ulaşmak için aşağıya doğru inerken annem telefonu açmıştı bile. Annemi dinlemeye başladım. Bir anda gözleri doldu ve bana baktı. ''Ne oldu?'' ifadesinde bir bakış attım. Annem ''Tamam, hemen geliyoruz, teşekkürler.'' Annem telefonu kapattı ve bana Bay Patrickson'ın kanser hastalığının çok ilerlediğini ve ölmeden önce bizi görmek istediğini söyledi. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Arabaya binip hastaneye gittik.  Doktor bize odayı gösterdi. Koşarak içeri girdik. Daha bir hafta öncesinde sapasağlam olan adam şimdi bir hayalet gibiydi. O yalnız bir adamdı. Ne eşi vardı ne de çocuğu, sadece dostları vardı. Ve biz bir aile gibiydik. Etrafındaki arkadaşları geri çekildi ve Bay Patrickson annemi yanına çağırdı.  Biraz konuştular. Çok iyi duyamıyordum.  Sonra annem bana döndü ve gel işareti yaptı.  Yerinden kalkıp beni oturttu. Bay Patrickson şöyle dedi:
''Senin yeteneğinin olduğunu biliyordum. Hırslı bir kızsın.Ve şirrlerin adeta cennet gibi kızım. Sana yardım edebildiysem ne mutlu bana. Belki babana söz verdiğim gibi senin daha önceden yanında olamadım ama en azından elimden geldiği kadar bir baba  desteğini verdiğimi umuyorum. Keşke biraz daha yanında kalabilseydim. Seni çok seviyorum.''

Bir anda ağlamaya başladım. O da ağlıyordu. ''Ben de sizi çok seviyorum. Yanımda olduğunuz ve bana destek olduğunuz için teşekkürler.'' dedim.  Bir anda öksürmeye başladı ve ardından titremeye nöbet geçiriyordu sanırım. Annem hemen yanına koştu ve elini sımsıkı tuttu. Bende sımsıkı tutuyordum. Doktorlar hemen odaya koşuştular. Ama gecikmişlerdi. Nöbet bitmişti. Sonra yine o ses; ''Dııııııııııııııııııııııııııt!'' Ada ÖNÇAĞ 8-B