Uzun zaman önce bir gölün kenarında
yaşayan iki evsiz varmış: bir anne ve bir çocuk. Bir gün anne köye gider, bir
gün çocuk köye gidermiş. Sırayla değişirlermiş. Her akşam çocuk gölden balık
tutarmış. Dallarla ateş yakıp pişirirlermiş kendi yemeklerini. Günler böyle
geçip gidermiş.
Yine bir sabah çocuk birden
fazla balık tutmuş. Sabahın köründe annesini uyandırmaması gerektiğini
düşünmüş. Tuttuğu balıkları hemen köye götürmüş. Tabii ki yolda aklından bir
sürü şey geçmiş. Eskiden, çok eskiden, annesi ile babası ayrılınca kardeşi babasını
seçmiş ve onunla kalmış fakat kendisi annesini seçtiği için birbirlerini
göremiyorlarmış. Özlemini çektiği kardeşini tekrar görebilmeyi umut ediyormuş.
Öğle vaktinde köye varmış ve boş bir yere kurulup balıkları satmaya başlamış.
Herkes aldığı balıkları çok beğeniyormuş çünkü o göldeki su özelmiş. Kimse bunu
bilmiyormuş. Çocuk kazandığı para ile annesine yemek ve gece sıcak tutacak bir
battaniye almış. Annesi bu kadar parayı nereden aldığını sorunca dilenirken
herkesin çok para verdiğini söylemiş. Gece sıcacık battaniyenin altında rahat
rahat uyumuşlar. Çocuk gece rüyasında bir tören görmüş ama ne töreni olduğunu
anlayamamış. Marşlar okunuyor, müzikler çalıyormuş. Uyandığında çok geç olmuş.
Hemen balık tutmuş. Bu da zaman almış köye gitmiş ve eski yerine kurulmuş. Ama
yanlış bir vakitte kurulmuş. Pazar teftişçileri gelmiş. Sıra ona gelince bir
kovalamaca başlamış çünkü çocuğun ne tapusu varmış ne belgesi. Çocuk o kadar
hızlıymış ki kimse onu yakalayamamış, sonunda çocuk bir eve rastlamış. Kapı
açıkmış, içeriye girmiş. Ev o kadar küçükmüş ki odalar yokmuş, sadece salon
varmış. Salonda uyuyan bir adam varmış. Babasına çok benziyormuş. Evi gezerken
bir sehpanın üzerinde bir fotoğraf görmüş. Bir aile fotoğrafı. 4 kişilik bir
aile. Anne, baba ve iki çocuk biri bebek diğeri tıpatıp kendisiymiş. Yoksa bu
adam gerçekten eskiden zengin olan babası mıymış? Çocuk çok heyecanlanmış kalbi
güm güm atıyor yerinde duramıyormuş. Babası uyanınca:
- - Merhaba babacığım, canım babacığım, demiş.
Adam gözlerini kırpıştırmış ve şaşkınlıkla:
- - Oğlum? Canım oğlum, demiş. Sarılmışlar. Zaten az sonra kardeşi gelmiş.
Belki iki buçuk saat kadar sohbet etmişler. Vaktin nasıl geçtiğini
anlayamamışlar. Çocuk çok geç olduğunu söyleyip ayrılmış. Annesinin yanına
gitmiş. Annesi hemen:
- - Neden balıkları sattığını bana söylemedin?
Oğlum, seni takip ettim, demiş.
- - Seni mutlu etmeye çalışıyordum, demiş
çocuk. Annesi yumuşamış, sakinleşmiş ve:
- - Bizim için mutluluk para değil bizim
için mutluluk sevgi ve birliktelik.
Çocuk:
- - Madem öyle neden 4 kişi değiliz? Neden 2
kişiyiz. Mutluluk birliktelik dedin, peki neden babamla ayrısınız, demiş. Kadın
düşünmüş, taşınmış. Ve sonunda oğlunu haklı bulmuş. Eski kocasına gidip özür
dilemiş.
Bundan
sonra sonra mutlu mesut ve zengin bir biçimde yaşarlar. Sevginin anlamını bu
olaydan sonra öğrenmişlerdir. Peki,
sizce nasıl zengin oldular? Ya sevginin anlamı ne? Yağmur KASKAN 7-B