28 Şubat 2014 Cuma

SOKAK ÇOCUKLARININ DRAMI

Gülümsedi Mehmet. Çünkü insan küçük şeylerden mutlu olabiliyordu. Zaten de küçük kızın elinde tuttuğu şey, Mehmet'in en sevdiği çikolatanın bir parçasından başka bir şey değildi ki. Küçük kızın adı Zehra'ydı ve o da çikolataya bayılırdı. Ancak birkaç parçayı sadece kendi mutluluğu için kullanmaya yüreği el vermemişti açıkçası. İkisi birlikte kuytu bir köşe buldular yaşadıkları çöplükte. Çünkü Zehra zaten az olan çikolata parçasında 3. bir “arkadaş” istemiyordu. Onların çöplüğünde işler böyle yürürdü. Eğer bir yiyecek bulursanız o bitene kadar en sevilen şahsiyet olursunuz, ondan sonra yüzünüze bakan olmaz. Özellikle çikolata, sakız, mentos gibi şeyler çok sevilirdi. Şimdi size bu aslında kardeş olmayan ama kardeş olmaya herhalde daha fazla yaklaşamayacak olan bu iki arkadaşın hikayesini anlatmayı kendime görev bilirim! Yıllar, yıllar önce (10 yıl önce yani) Zehra adında küçük bir kız çocuğu çığlıklar atarak bu dünyaya gelir. Bu aynı zamanda Mehmet adında bir çocuğun evden atılıp sokakta kaderine terk edilme günüdür. Mehmet o günden yaklaşık 2 hafta sonra ölmek üzereyken yetimhaneye getirilir, ondan da 5 yıl sonra Zehra kendini orada bulur. Birlikte yaş farkına rağmen oldukça iyi anlaşırlar. Ama bu mutluluk çok uzun sürmeyecektir. Bir gün, tüm yetimlerin istediği şey gerçekleşir: Bir çift insan bu unutulmuş yere gelir! İstedikleri de 6-7 yaşlarında, zeki, uslu bir kızdır. Ve Zehra bu tanıma uyuyordur ne yazık ki! Mehmet de Zehra da bunu kabul edemez çünkü böyle bir şey olursa bir daha asla görüşemeyecektirler. Çiftin Zehra'yı Mehmet'ten ayırmaya gelmesinden önce ikisi birlikte kaçarlar, sonunda her zaman bağıran öğretmenleri, görevlileri ve daha fazlasını atlatana dek. Ne yazık ki sevinçleri uzun sürmez. Şimdi de bu iki kaçağı arayan polis vardır! Sonunda polis, patlamada ölen iki çocuğun harap olmuş cesedini bulur. Korkmayın, kahramanlarımız değil bu bahtsız çocuklar! Ama polis bunları Zehra ve Mehmet sanır, televizyonda onlar için 4-5 dakika bir haber ayrılır ve belki de birkaç evde yazık, vah vah vb. şeyler denir. Sonunda polisten kurtulmuşlardır ama şimdi de ne yazık ki daha büyük bir sorunları ve düşmanları vardır: açlık. Bu sorun uzun sürmez. İlk satırlarda adı geçen çöplüğü bulurlar. O zamanlar daha sadece 5-10 çocuk olmasına rağmen zamanla kalabalıklaşacaktır ve resmen çocuk sürüsüne dönüşecektir burası. Her gün, tüm çocuklar şehre inerler, birkaç parça yemek dilenmek için farklı yerlere giderler. Ne yazık ki arada sırada bazıları, özellikle de kız çocukları geri dönmez, birkaç hafta sonra geri dönenlerin ise gözlerindeki ışıltı kaybolmuştur, gülümsemeleri ve yaşama istekleri de öyle. Çoğu diğerleri cesedini yok etmekle uğraşmasın diye, çünkü orada son ihtiyaçları olacak şey sokak köpekleri, sinekler ve daha fazla mikroptur, açıkta kalmış bir lağım çukuruna atlarlar ve bir daha gerçekten onları gören olmaz! Neyse ki kahramanlarımızdan Zehra Mehmet'i (ve kendini) mutlu edebilmek uğruna bu riski aldığında başına bir iş gelmez. Zaten Zehra birkaç saat gecikiversin, Mehmet tüm çocukları organize eder, zorla santim santim aratır onu. Bu yüzden adları çıkmıştır Mehmet Zehra'ya aşık diye. İkisi de takmaz onları. Başkası kayboluversin, ilk hafta kayıp olduğunun anlaşılması bile iyi bir şeydir! Çünkü burada en az 30 çocuk vardır ve her gün yenileri gelir. Çöplüğün en iyi yanlarından biri çok büyük olmasıdır ve bu hurdalarla her şeyin yapılabilmesidir. Bu yüzden bu kadar çok çocuk vardır ya etrafta. Sokak kuytularında yalnız ve barınaksız kalmaktansa iyi kötü bir barınaklarının olmasını ve etrafta daha çok insanın olmasını tercih ederler. Geceleri başınıza bir iş geldiğinde tek şahidin sokak kedileri olmasını istemezsiniz, değil mi? Şimdi zaman zaman anlatım hataları yapmış olsam da sizlere bu iki çocuğun hikâyesini anlattığıma memnunum. İyi geceler, iyi tatiller falan filan! Ve işte klavyemin takırtıları 30 dakikanın sonunda bitti! Ece GÜRPINARLI 6-A