9 Aralık 2015 Çarşamba

ANAHTARIN ŞİFRESİ

Bir varmış, bir yokmuş. Bir mahallede üç arkadaş varmış. Bunların adı Ali, Murat ve Esra imiş. Üçü de yoksul bir ailenin çocuklarıymış. Her gün okul çıkışı sokakta oyun oynarlarmış. Bir gün okul çıkışı üç arkadaşın da karnı zil çalıyormuş. Evden yemek almaya gitmişler. Ali'nin annesi: "Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar, paylaşın bu yemeği.” demiş.
Yemeklerini alır almaz sokağa geri dönmüşler. Birden Murat'ın gözleri fal taşı gibi açılmış. Yerde bir anahtar görmüş.  Üç arkadaş anahtarı incelerken güneş ışığında ortaya simgeler çıktığını görmüş. Bu simgeler yaprak, su damlası ve 7 rakamı imiş. Esra: "Kalıbımı basarım ki bu su damlası bizim evin oradaki gölü simgeliyordur." demiş. Bu fikir diğerlerine mantıklı gelmiş. Ertesi gün göle gitmişler ve ipucu aramaya çalışmışlar. Murat diğer ikisine: "İki ayağımı bir pabuca sokmayın." demiş. Üç arkadaş eve dönerken yoldaki bir çocuk: "Murat ile Esra çok yakın mı ne?" demiş. Ali Murat'ı teselli etmek için "Boş ver, elin ağzı torba değil ki büzesin." demiş. Bu olaydan sonra herkes evine dönmüş. Esra anne ve babasının tartıştığını görmüş. Annesinin şu sözünü duymuş Esra: "Ayağını yorganına göre uzat bey!" Ertesi gün üç arkadaş gölün etrafında tekrar buluşmuşlar. Ali Esra'ya: "Bu ne hal, yüzünden düşen bin parça." demiş. Esra dün gece olan tartışmayı anlatmış. O sırada çıkan bir rüzgarla yapraklar uçuşmuş. İşte o an Murat'ın aklına anahtardaki yaprakların ağacı simgeleyebileceği aklına gelmiş. Hemen gölün etrafında diğer simge olan 7. ağacın altını kazmışlar. O an en mutlu oldukları anmış çünkü hem bir şifre çözmüşler hem de torba torba altın bulmuşlar. Bir yandan da ailelerini zor durumdan kurtarmışlar. Esra tüm okula dondurma ısmarlamayı önermiş ama Ali: "Bütün paramızı harcamayalım çünkü siz de biliyorsunuz ki sakla samanı gelir zamanı." Barış ERYAVUZ 5-B