Bir
varmış, bir yokmuş. Çok uzak diyarların birinde bir peri yaşarmış. Peri çok dost
canlısı biriymiş. Adı da Alex’miş. Alex bir gün dolaşırken çok yakışıklı bir
prens peri görmüş. Şöyle düşünmüş: “Doğrusu bu çok garibime gitti. Bu küçük mahalleye
hangi akla hizmet geldi ki?”
Alex’e
annesi seslenmiş, bu yüzden düşünmeye fırsat bulamamış. Annesi: “Yüzünü gören cennetlik
yahu!” demiş. Alex konuyu değiştirmek için “Acıkmış kudurmuştan beterdir.” demiş.
Annesi gülmüş ve “Acele işe şeytan karışır.” demiş. Beraber yemek yapmaya
başlamışlar. Birden kapı çalmış. Gelen prensmiş. Alex’in eli ayağına dolaşmış.
Kapıyı açmış. Sonra prens ile tanışıp sohbet etmişler. Prens onu sarayına davet
etmiş. Alex de hemen kabul etmiş. Ayrılırken peri prense daha çok ilgi duyuyor
durumdaymış. Prens küçücük evden çıkarken ayağı kaymış ve yere düşmüş. Ama
hiçbir şeyi yokmuş. Peri içinden “Sana gelecek zarar mala gelsin.” demiş.
Prens
ertesi sabah Alex’i almaya gelmiş. Bu arada prens de Alex’e abayı yakmış. Prens
hemencecik Alex’i evine davet etmiş. Alex de hemen yeşil ışık yakıp tamam
demiş. Yolculukta Alex dan diye prense: “Eğri oturup doğru konuşalım.” demiş. “Beni
seviyor musun? Çünkü ben seni çok seviyorum!” Prens periyi öpmüş. Saraya
gittiklerinde kırk gün kırk gece düğün yapmışlar. Ben oradaydım, hepinize
selamları var. Ceyda
GÜLER 5-B