7 Aralık 2015 Pazartesi

BİR DOZ BARIŞ

İşte, ne olduysa olmuştu. Talya’nın sabah ödevi yoktu.  Öğlen yemeği koca okulda bir tek ona kalmamıştı. Akşam servisi kaçırmıştı. Bu olayları evde düşünedururken annesi bir yandan yemeği yakmıştı. Bütün bunların aynı gün olması tesadüf değildi elbet. Biri ona şaka yapıyor olmalıydı. Ama kim? Artık Talya’nın dedektif olma sırası geldi de geçiyordu bile. Kendine bir çanta hazırladı. İçine bir fener, bir parça ip, biraz su, birkaç oyuncağı ve yedek pil aldı. Bunlara pek ihtiyacı olmasa da filmlerde hep vardı. Talya çok özeniyordu doğrusu, ertesi gün okula dedektif çantası ile gidecekti. Çok heyecanlıydı, yemeğin yanmasını bile umursamadı.
Erkenden uyudu, kuş cıvıltılarıyla uyandı. Bu güzel sabahın tadını çıkarmak istedi. Çantasına bir daha baktı, heyecanla kahvaltısını yaptı, okul servisine bindi. Serviste heyecanının yerini bir anda korku aldı, üç yıl boyunca her gün bindiği servis uçuyordu. Bu doğru! Çantasına sıkıca sarıldı. Arkadaşlarının yerinde bomboş koltuklar vardı.  Gözünü bir daha açıp kapadı, rüyada da değildi. Hızla bulutların üzerine yükseliyordu. Şimdi ise korkuyu şaşkınlık bastırıyordu. Talya gözlerine inanamadı. Bulutların arasında pembe turuncu karışımında bir ev vardı. Kapısında “23” numara ve  “Talya” yazıyordu. 23 numara Talya’nın uğurlu sayısıydı. O eve doğru ilerledi. Yavaşça kapıyı araladı. Kapı açılınca bir köy çıktı karşısına. Küçükkenki hayallerinden bile  güzeldi. Yürümeye başladı. Her adımında bir ses çıkıyordu. Hızlı yürümeye başladı. En sevdiği şarkı çalıyordu, bu köy ona göre ayarlanmıştı. En sevdiği renkler, uğurlu sayısı, en sevdiği şarkı ve ismi… Bunlar da tesadüf değildi. Yanından birisi geçti. Ona ben neredeyim diye sordu. Yanındaki kadın el işaretleri ile ona bir şeyler söylemek istediyse de  Talya bunu anlamadı. Hiç ses yoktu. Anladı ki burada dil de yoktu. Konuşulan dil olmadığına göre ses de yoktu doğal olarak. Kenarda iki kadın kavga ediyordu. El hareketleri ile olunca  gülesi gelmişti Talya’nın. Ama gülmedi. Yanlarına gidince  gerçekten ciddi olduğunu anladı. Aralarına girdi. El hareketlerinden bir şey anlamadığı için ses çıkarmadı. Birden daha büyük bir ses geldi Talya’nın arkasından. Aslında küçük ve önemsiz değil, büyük ve ciddi bir kavgaydı. Ama hiçbir şey anlamıyordu. Bütün halkı yanına topladı. Kavgalı olanlar sinirle geldiler. Bir tarafa bir grup,  diğer  tarafa bir grup geldi. Öncelikle  Talya onlara Türkçeyi öğretmek istiyordu. Zaten Talya’nın Türkçesi iyiydi. Orada yaşayanlar da zekiydiler zaten. Bir makine ile bütün bilgileri kolaylıkla beyinlerine ilettiler. Artık ses vardı. Talya’nın ağzı açık kaldı. Tek dediği şey “Kavgalar bitmeli.” oldu. Halk bunu duyunca ne yapmalıyız diye sordu. Talya “barış” dedi. Onlara kısaca savaşın zıt anlamlısı deyince daha iyi kavradılar. Sorunlarını konuşarak hallettiler. Herkes mutlu olmuştu. Her tarafta ses vardı ama barış sesleriydi.
Herkes barışmış, kavgalar bitmişti. Köyün kapısındaki Talya’nın ismi ve uğurlu sayısı ne içindi peki? Dedim ya zekiydiler. Atlamışım, geleceği de görüyorlar. Talya’nın geleceğini biliyorlardı. Barışı da biliyorlardı ama biz bilmiyorduk… B. Elif NALÇAKAN 5-B