12 Mayıs 2014 Pazartesi

BELKİ YILLARDIR İLK KEZ GÜLÜMSEDİ…



Sevda Hanım yine hüzünle uyandı o sabah eşi Deniz Bey gibi. Canlarından çok sevdikleri biricik kızları amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Kalp yetmezliği… Oysaki Ela bu duruma inat her sabah hayata yeni bir umutla uyanıyordu. Yine o gün büyük bir umutla açtı gözlerini yeni başlayan güne. Başında duran hemşire seruma ilaç takıyordu her zamanki gibi. Ela bu hemşireyi çok seviyordu çünkü diğerleri gibi ona acıyarak değil sevgi dolu gözlerle bakıyordu Ela’ya. Merve Hemşire’nin gözlerindeki ışık, yüzündeki tebessüm yaşama sevinci veriyordu ona. Her sabah yüreğinden gelen sesle ona günaydın demesi Ela’nın güne daha mutlu başlamasına neden oluyordu.

Annesi ve babası dışarı hava almaya çıkmıştı. Ela meraklı gözlerle annesini ve babasını ararken bir yandan da hemşireye soruyordu:
- Merve abla, bugün dışarı çıkabilir miyim, lütfen?
Sorunun cevabını bildiği halde, her gün soruyordu büyük bir umutla. Hemşire kafasını salladı. Ela bunun hayır anlamına geldiğini biliyordu. O sırada annesi ve babası odaya geldi, zaten hemşirenin de işi bitmişti. Annesi Ela’ya üzüldüğünü göstermemek için büyük bir gülümseme yerleştirdi yanaklarına ve sordu:
- Bugün nasılmış benim güzel kızım?
Ela esneyerek iyi diye bağırdı. Ela anne ve babasına söylemedi fakat bugün içinde güzel bir şeylerin olacağını hissediyordu. Ama bunu kendi içinde saklamayı tercih etti.

Babası haberleri izlemek için televizyonu açtı. Annesi eline bir kitap alıp koltuğun kenarına oturdu. Ela’nın canı sıkılmıştı. Arık ne televizyon izlemek, ne kitap okumak, ne de pencereden dışarı bakmak istiyordu. Bu dört duvar arasında canı çok sıkılmıştı artık. Saat bire yaklaşırken kapı çalındı ve hızla içeriye doktor bey girdi. Heyecanlanınca kekelediği için Ela ve ailesi önce ne demek istediğini anlamamışlardı. Daha sonra doktorun söylediklerini annesi anlamış olacak ki sevinçten gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Ela içindeki hissin boşa çıkmadığını anlamıştı ve çok mutlu olmuştu. Anne ve babasını ilk defa bu kadar umutlu görmüştü çünkü. Doktor bir iki gün sonra Ela’ya nakledilecek kalbin geleceğini söyledi ve Ela’yı kalp gelir gelmez ameliyata alacaklardı. Ela bunun için çok heyecanlıydı.

Büyük gün geldi çattı fakat doktor kalbin gelemeyeceğini gidip kendilerinin almaları gerektiğini söyledi. Babası Deniz Bey, o kadar çok umutlanmıştı ki doktordan haberi duyar duymaz yola çıktı. Annesi ve Ela’nın hastanede artık Deniz Bey’in getireceği kalbi beklemeleri gerekiyordu. Annesi çok mutluydu, Ela da öyle…

Bir gece yarısı hastanede telaşlı sesler yükselmeye başladığını duydu Ela. Yarı uyanık yarı uykuda olduğu için rüya gördüğünü sandı fakat annesinin de uyandığını görünce bir şeyler olduğunu anladı. Annesi ilk önemsemedi bu sesleri, sonuçta hastaneydi burası, her şey olabilirdi. Ancak doktorları hızla içeri girdi ve Ela’yı ameliyata hazırlayın, dedi ve anladılar ki babası kalbi getirmişti. Annesi çok mutluydu kızı kurtulacağı için. Ela ise babasını merak etmişti. Acaba neredeydi kahraman babası. Bunu doktora sorduğunda, doktor :
            -Önce ameliyata girmemiz gerekiyor diyerek, Ela’yı cevaplamaktan kaçındı.
Ela sedye ile ameliyathaneye ilerlerken, annesi acı haberi doktordan öğrenmişti. Deniz Bey kızını kurtaracak kalbi getirirken büyük bir trafik kazası geçirmişti. Annesinin gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı haberi duyduğunda. Donup kalmıştı sanki onun için hayat. Ela’nın bir an önce ameliyata girmesi gerekiyordu fakat o inatla kafa sallıyordu ameliyathanenin önünde çünkü babasını görmek istiyordu. Doktor Ela’yı babanı ameliyattan sonra görürsün diyerek zorla ameliyathaneye soktu. Ela’nın ameliyatı çok başarılı geçti fakat babasının ameliyatı öyle olmadı. Gittikçe ağırlaşan kalp atışları bu mücadeleye dayanamadı ve durdu. Doktorlar ne yaparlarsa yapsın babası bu hayata gözlerini yummuştu. Bir daha geri gelmeyecekti.

            Doktor bu haberi ailesine nasıl söyleyeceğini kara kara düşünüyordu. Fakat bilmek onların da hakkıydı, ağır adımlarla Ela’nın odasına ilerledi. Ela babasının trafik kazası geçirdiğini ameliyattan çıkınca öğrenmişti ama o babasının iyileşeceğini düşünmüştü. Babası da kendisi gibi hayata onlar için tutunmalıydı ona göre. Ela büyük bir heyecanla sordu:
- Eee, babam nasıl? Onu görebilecek miyiz? dedi. Doktor üzüntüyle kafasını iki yana salladı hayır, o artık aramızda değil. Annesi ve Ela bu haberi duyunca çılgına döndüler. Bu odadan gözyaşı hiç eksik olmadı.

Babasına karşı son görevlerini yapma günü gelmişti. Ela annesine dönerek:
- Bak anne, benim hayata dönmemi bir insanın bağışladığı kalp sağladı. Bence biz de babamın organlarını bağışlamalıyız. Böylece babam bir çok insana hayat vermiş olacak. dedi. Annesi kızının bu kadar duyarlı olduğunu görünce duygulandı ve
- Neden olmasın tatlım? dedi ve birlikte bunu doktorlarla konuşmaya karar verdiler. Doktorlar bu fikri onayladılar ve babasının organları başkalarına hayat verdi.

            Ela artık hastaneden taburcu olabilirdi. Annesi eşyalarını toplarken kapı çalındı. İçeriye bir genç ve bir yaşlı teyze girdi. Ela babasını gördüğünü sanmıştı. Haklıydı da, babasının yüzü bu gence nakil olmuştu. Genç ve annesi de onlara teşekkür etmeye geldiklerini söyleyip çıktılar. Ela annesine bakarak:
- Anne, her ne kadar babam yanımızda olmasa da o gence bakınca babamın gözlerini gördüm. Uzun zamandır bana bakarken hiç güldüğünü görmemiştim babamın. Belki yıllar sonra ilk kez gülümsedi babam bana.
Derken gözlerinden yaşlar süzülmüştü… İrem ÖNAL 7-C