Sevda Hanım yine hüzünle uyandı o sabah eşi
Deniz Bey gibi. Canlarından çok sevdikleri biricik kızları amansız bir
hastalığa yakalanmıştı. Kalp yetmezliği… Oysaki Ela bu duruma inat her sabah
hayata yeni bir umutla uyanıyordu. Yine o gün büyük bir umutla açtı gözlerini
yeni başlayan güne. Başında duran hemşire seruma ilaç takıyordu her zamanki
gibi. Ela bu hemşireyi çok seviyordu çünkü diğerleri gibi ona acıyarak değil
sevgi dolu gözlerle bakıyordu Ela’ya. Merve Hemşire’nin gözlerindeki ışık,
yüzündeki tebessüm yaşama sevinci veriyordu ona. Her sabah yüreğinden gelen
sesle ona günaydın demesi Ela’nın güne daha mutlu başlamasına neden oluyordu.
Annesi ve babası dışarı hava almaya
çıkmıştı. Ela meraklı gözlerle annesini ve babasını ararken bir yandan da hemşireye
soruyordu:
- Merve abla, bugün dışarı çıkabilir miyim,
lütfen?
Sorunun cevabını bildiği halde, her gün
soruyordu büyük bir umutla. Hemşire kafasını salladı. Ela bunun hayır anlamına
geldiğini biliyordu. O sırada annesi ve babası odaya geldi, zaten hemşirenin de
işi bitmişti. Annesi Ela’ya üzüldüğünü göstermemek için büyük bir gülümseme
yerleştirdi yanaklarına ve sordu:
- Bugün nasılmış benim güzel kızım?
Ela esneyerek iyi diye bağırdı. Ela anne ve
babasına söylemedi fakat bugün içinde güzel bir şeylerin olacağını
hissediyordu. Ama bunu kendi içinde saklamayı tercih etti.
Babası haberleri izlemek için televizyonu
açtı. Annesi eline bir kitap alıp koltuğun kenarına oturdu. Ela’nın canı
sıkılmıştı. Arık ne televizyon izlemek, ne kitap okumak, ne de pencereden
dışarı bakmak istiyordu. Bu dört duvar arasında canı çok sıkılmıştı artık. Saat
bire yaklaşırken kapı çalındı ve hızla içeriye doktor bey girdi. Heyecanlanınca
kekelediği için Ela ve ailesi önce ne demek istediğini anlamamışlardı. Daha
sonra doktorun söylediklerini annesi anlamış olacak ki sevinçten gözlerinden
yaşlar boşalmaya başladı. Ela içindeki hissin boşa çıkmadığını anlamıştı ve çok
mutlu olmuştu. Anne ve babasını ilk defa bu kadar umutlu görmüştü çünkü. Doktor
bir iki gün sonra Ela’ya nakledilecek kalbin geleceğini söyledi ve Ela’yı kalp
gelir gelmez ameliyata alacaklardı. Ela bunun için çok heyecanlıydı.
Büyük gün geldi çattı fakat doktor kalbin
gelemeyeceğini gidip kendilerinin almaları gerektiğini söyledi. Babası Deniz
Bey, o kadar çok umutlanmıştı ki doktordan haberi duyar duymaz yola çıktı.
Annesi ve Ela’nın hastanede artık Deniz Bey’in getireceği kalbi beklemeleri
gerekiyordu. Annesi çok mutluydu, Ela da öyle…
Bir gece yarısı hastanede telaşlı sesler
yükselmeye başladığını duydu Ela. Yarı uyanık yarı uykuda olduğu için rüya
gördüğünü sandı fakat annesinin de uyandığını görünce bir şeyler olduğunu
anladı. Annesi ilk önemsemedi bu sesleri, sonuçta hastaneydi burası, her şey
olabilirdi. Ancak doktorları hızla içeri girdi ve Ela’yı ameliyata hazırlayın,
dedi ve anladılar ki babası kalbi getirmişti. Annesi çok mutluydu kızı
kurtulacağı için. Ela ise babasını merak etmişti. Acaba neredeydi kahraman
babası. Bunu doktora sorduğunda, doktor :
-Önce
ameliyata girmemiz gerekiyor diyerek, Ela’yı cevaplamaktan kaçındı.
Ela sedye ile ameliyathaneye ilerlerken,
annesi acı haberi doktordan öğrenmişti. Deniz Bey kızını kurtaracak kalbi
getirirken büyük bir trafik kazası geçirmişti. Annesinin gözlerinden yaşlar
boşalmaya başladı haberi duyduğunda. Donup kalmıştı sanki onun için hayat.
Ela’nın bir an önce ameliyata girmesi gerekiyordu fakat o inatla kafa
sallıyordu ameliyathanenin önünde çünkü babasını görmek istiyordu. Doktor
Ela’yı babanı ameliyattan sonra görürsün diyerek zorla ameliyathaneye soktu.
Ela’nın ameliyatı çok başarılı geçti fakat babasının ameliyatı öyle olmadı.
Gittikçe ağırlaşan kalp atışları bu mücadeleye dayanamadı ve durdu. Doktorlar
ne yaparlarsa yapsın babası bu hayata gözlerini yummuştu. Bir daha geri
gelmeyecekti.
Doktor bu
haberi ailesine nasıl söyleyeceğini kara kara düşünüyordu. Fakat bilmek onların
da hakkıydı, ağır adımlarla Ela’nın odasına ilerledi. Ela babasının trafik
kazası geçirdiğini ameliyattan çıkınca öğrenmişti ama o babasının iyileşeceğini
düşünmüştü. Babası da kendisi gibi hayata onlar için tutunmalıydı ona göre. Ela
büyük bir heyecanla sordu:
- Eee, babam nasıl? Onu görebilecek miyiz?
dedi. Doktor üzüntüyle kafasını iki yana salladı hayır, o artık aramızda değil.
Annesi ve Ela bu haberi duyunca çılgına döndüler. Bu odadan gözyaşı hiç eksik
olmadı.
Babasına karşı son görevlerini yapma günü
gelmişti. Ela annesine dönerek:
- Bak anne, benim hayata dönmemi bir
insanın bağışladığı kalp sağladı. Bence biz de babamın organlarını
bağışlamalıyız. Böylece babam bir çok insana hayat vermiş olacak. dedi. Annesi
kızının bu kadar duyarlı olduğunu görünce duygulandı ve
- Neden olmasın tatlım? dedi ve birlikte
bunu doktorlarla konuşmaya karar verdiler. Doktorlar bu fikri onayladılar ve babasının
organları başkalarına hayat verdi.
Ela artık
hastaneden taburcu olabilirdi. Annesi eşyalarını toplarken kapı çalındı.
İçeriye bir genç ve bir yaşlı teyze girdi. Ela babasını gördüğünü sanmıştı.
Haklıydı da, babasının yüzü bu gence nakil olmuştu. Genç ve annesi de onlara
teşekkür etmeye geldiklerini söyleyip çıktılar. Ela annesine bakarak:
- Anne, her ne kadar babam yanımızda olmasa
da o gence bakınca babamın gözlerini gördüm. Uzun zamandır bana bakarken hiç
güldüğünü görmemiştim babamın. Belki yıllar sonra ilk kez
gülümsedi babam bana.
Derken gözlerinden yaşlar süzülmüştü… İrem ÖNAL 7-C