12 Mayıs 2014 Pazartesi

HAYATTAN UMUDU VARDI


“Merhaba” dedi oğluna, yılların özlemini bir “Merhaba”ya sığdırmaya çalışarak. Sözcükler ağzından çok özlemli, çok sakin, bir o kadar da yorgun çıkıyordu. Yılların yorgunluğuydu bu. Rahmetli eşiyle ne zorluklar çekerek Amerika’ya yollamışlardı onu. Sırf daha iyi bir geleceği olsun, onlar gibi sıkıntı çekmesin diye. Düşündükleri gibi daha iyi bir geleceği olmuştu oğullarının. İyi bir doktor olmuş, başarılı işlere imza atmıştı. Ama tüm bunların yanında otuz senede bir kere bile Türkiye’ye gelmemişti. Belki de rahmetli eşi oğlunun hasretinden ölmüştü. Senede birkaç kez telefon ediyordu. O telefonlardan birinde öğrendiler evlendiğini, bir başkasında da çocuklarının olduğunu. Oğullarının hasretinden sonra bir de torunlarının hasreti eklenmişti. İşte tüm bunlara dayanamayan eşi bir gün bir daha hiç uyanmamak üzere gözlerini kapattı.
“Neden?” diye sordu oğluna, otuz seneyi açıklamasını isteyerek. “Neden hiç gelmedin?” “Neden bizi yok saydın?”. Oğlu bu sorulara cevap vermenin onu yıpratacağını ve daha çok üzeceğini bildiğinden, başını öne eğip sessiz kalmayı yeğledi. Bu sessizliği bozan ise torunlarının cıvıltısıydı. Babaannelerini görünce ilk yaptıkları şey aynanın önündeki fotoğraflara bakmak oldu. Ama çocukların umurunda olan babaanneleri değil, oyunlarıydı. Onlar başka odaya giderlerken, babaanne ise aynanın önündeki fotoğraflara bakarak gülümsedi. O zamanlar ne kadar da umutluydu Amerika’ya gidip oğlunu göreceğinden. Ta ki eşi biriktirdikleri parayı kumarda kaybedene kadar. O zaman umudu söndü işte. Yeniden para biriktirmek zorundaydı; tabii oğlunu görmek istiyorsa.
Tam işler yoluna girmek üzereyken eşini kaybetti.  Üst üste iki kere şok geçirmişti. Sonra da iki yakasını bir araya getiremedi. Ta ki bir gün loto bayisinin önünden geçene kadar. Bayinin önü çok kalabalıktı, bu yüzden buranın bir loto bayisi olduğunu anlamadı. Sıranın ne olduğunu anlamak için o da kuyruğa girdi. Loto olduğunu anlayınca da oynamaya karar verdi. Belki şansı yaver giderdi. Loto oynadıktan iki hafta sonra kazandığını öğrendi. Hatta loto oynadığını kendisi bile unutmuşken komşusu gelip haber verdi lotoyu onun kazandığını. Tabii, önce inanmadı ama bayiye gidince öğrendi çok para kazandığını. Çok şaşırdı, sevindi ve hemen o parayla ne yapacağını planlamaya başladı. İlk planı oğlunu görmeye gitmekti. Sonra da “Yeni bir ev alırım.” diye düşündü. Bunları düşünürken Amerika’ya nasıl gideceği aklına geldi. Uçakla gidecekti ama bileti nasıl alacaktı? Tabii ki internetten. Fakat interneti de yoktu. Neyse ki yan komşusu Hayriye’nin kızının vardı. Ertesi gün hemen Hayriye’nin evine gitti. Eli boş gitmedi elbette. Eli boş gitmek pek hoş karşılanmazdı oralarda. Gittiğinde gördüğü manzara onu hiç şaşırtmadı. Hayriye’nin kızı Sırma’nın elinde bilgisayar bir şeylere bakıyordu. Hayriye çay verdikten sonra sordu: Hayrola! Yüzünü gören cennetlik!
-          Kısmetse Amerika’ya gideceğim.
-          Git ya, ne iyi olur. Kazandığın parayla bunu yapmalısın.
-          Yalnız uçak bileti almam gerekli.
-          Sırma şimdi halleder onu, değil mi Sırma’cığım?
-          Tabii anne. Bekle, havayollarının sitesini açayım. Hangi gün istersiniz, kaç kişi?
-          Sadece ben, keşke sevgili eşim de olsaydı… Neyse 3 Haziran olursa sevinirim.
-          3 Haziran’da sadece 25. koltuk boş, acele etmezsek yer kalmayacak.
-          Tamam, sen yer ayırt.
-          Tamamdır, hallettim.
-          Teşekkürler Sırma’cığım, sen de sağol Hayriye!
-          Bir şey değil Çiçek!

Çiçek Hanım tam da bunları düşünürken oğlunun sesi onu kendine getirdi. “Anne, eşim Marie ile karar verdik, bundan sonra bizimle burada kalmanı istiyoruz. İtiraz yok! En azından bunca yılın acısını sana biraz olsun unutturmak istiyoruz, buna izin ver.” Oğlu, Çiçek Hanım’a söz bırakmamıştı. Kalacaktı! Ah, keşke rahmetli eşi de yanlarında olsaydı. Ölmeden önce ne kadar da hayal etmişti oğlunu ve torunlarını görmeyi ama kısmet değilmiş, olmadı. Çiçek Hanım tüm yaşadıklarına rağmen mutluydu. Belki de yıllardır ilk kez doğru dürüst gülmüştü. Bundan sonra yapması gereken de artık mutlu olmaktı. Bir daha asla umutsuzluğa kapılmayacaktı. Hayatta her zamankinden daha fazla umudu vardı artık. Elif CERYANSUYU 7-C