12 Mayıs 2014 Pazartesi

BENİM MUTLULUĞA YAPILAN YOLCULUĞUM


Ben; tipik, yuvarlak ve şu minik akvaryumlarda yaşayan balıklardan biriyim. Evim, sade, evimde sadece ben yaşıyorum ve evimin çok güzel bir manzarası var. Deniz ve kumsal hemen önümde. Tabii ne zaman oraya doğru oraya yüzsem görünmez bir kalkana çarpıyorum. Her gün sabah kalktığımda sahibim evimin içine yemek atıyor ve evim kirleniyor. Ben de buna dayanamıyorum. Bu yüzden başlıyorum onları yemeğe... Sonra bir büyük, bir de küçük kız bana: “Günaydın!” diyorlar. Ne hoş. En azından bana hoşgörülü davrananlar var. Bazen yaşadığım ortama yabancı insanlar geliyorlar. Parmaklarını evime sokuyorlar ve bu da yetmezmiş gibi bana laf atıyorlar. Onlar benim dilimi anlasalardı, ben onların davranışlarını o zaman görürdüm. Neyse, bu iki kızlardan küçük olanı okul dedikleri şeye gitmeden evimi kirletir. Yine yemeğe başlarım... Resmen bana kilo aldırıyorlar. Vallahi diyete giremiyorum. Sonra uzun bir süre kendimi dinliyorum. Denizde yüzmeyi düşünüyorum. Belki o zaman ilk kez gülebileceğim, mutlu olabileceğim. Annem, babam ve 24 kardeşimin yaşayamadığı özgürlüğü yaşamak istiyorum ama sahibim eve gelip siyah tabloyu bir düğmeye basarak açınca, 1 saat boyunca haber izlerken bir de ne göreyim? Atalarımı insanlar denizden çıkarıp öldürüyorlar. Bir de sahibimi birkaç kez evde atalarımı ateşe atarken gördüm. Sonra da onları yediler. İyi ki bana aynısını yapmıyorlar. Böylece tüm umutlarımı yitiriyorum. Ertesi gün yine aynı şeyi düşünüyorum. Ne de olsa bazı şeyleri çabuk unuturum. Sahibim evde haberleri izler, sonra evimi kirletir, ben daha temizliğimi bitirmeden beni karanlığa bırakır.   

Karanlıkta temizlik yapmak çok zordur! Ben mışıl mışıl uyurken bazen birden birisi ışığı yakar, su içer ve beni karanlıkta, uykusu kaçmış bir balık olarak bırakır. Haydi, şimdi uyu uyuyabilirsen. Evimde daireler çizmeğe başlıyorum. Sonra sabah güneşi doğuyor, aynı şeyler oluyor. Hayatımda arada sırada bir aksiyon oluyor, o da evimden beni diğer evime geçirirkenki şelale atlayışım. Şu küçük olan kız yıllar sonra genç kız oldu. Sürekli bana bakmaya başladı. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu ama ne dediğini anlamıyordum. Sonra her yıl bana ilkbaharda parti yaparlar. En azından onlar öyle düşünüyorlar. Bence bu bir saçmalık ama bu saçmalık sayesinde özgürlüğe kavuştum. Küçük kız uyumadan ve beni karanlıkla baş başa bırakmak yerine evimi ve beni aldı. O kumsalda yürüyor, ben de kollarında uçuyordum. Deniz kıyısına geldiğimizde bana fısıldayarak: “Özgürlük senin temel hakkın. Senle yaşamak ne kadar ilginç olsa da senin üzgün olduğunu sezinliyorum. Seni çok seviyorum. Şimdi, yeni yaşamında sana mutluluklar.” dedi ve beni hayalime kavuşturdu. Onu unutmam imkânsız. Şimdi o deniz kıyısına sadece 2 kilometre uzaklıkta bir kayalıkta 17 çocuğumla yaşıyorum. Yıllardır ilk kez gülümseyebiliyorum. Çünkü özgürüm! Elif Tuna KARAPINAR 7-B