Klasik bir pazar sabahıydı. Annem her
zamanki gibi gazetelere bakıp babamın gelmesini bekliyor, “Yeni bir haber var
mı?” “Bulunan herhangi bir gemi var mı?” diye bakıyordu. Benim babam donanma
kaptanıydı. Bir yıl önce babamın sefere çıktığı gemi kayboldu. Öldü mü, kaldı
mı belli değildi. O günden beri annem böyle, tabii ben de üzülmüyor değilim.
Ben gitar dersine gidiyorum. Annem
götürüyordu. Bana çaktırmadığını düşünüyordu ama ağlıyordu. Artık yeni bir
araştırmayla babamı bulacağım, “16 yaşındaki bir kız nasıl kayıp bir gemiyi
bulabilir ki?” diye aklımdan geçirdim. Ama annemin bu kadar üzülmesi canımı
yakıyordu. Neden benim gibi duşta ağlamıyordu ki? İnsan içinde ağlamayı
sevmiyorum. O gün gitar dersinden sonra biraz araştırma yapmak için internet
kafeye gittim. 2 saat araştırma süresince hep aynı şeyleri buluyordum. Daha
önceden gördüğüm, duyduğum ve bildiğim şeyleri. Bizim okulda çok iyi bir inek
var. Yani bilgisayarlarla içli dışlı birisi. Tabii çalışkan da. Ona danıştım.
Bana yardım edebileceğini söyledi. Tabii 20 dolar karşılığında. Ne beklerdiniz
ki? Neyse, bana farklı kaynaklardan bilgiler buldu. Başarısı ilgimi çekti
doğrusu. Bu kaynaklar üstünde biraz araştırma yaptım. 3 saatlik araştırmadan
sonra gemiyle en son nereden bağlantı kurulduğunu buldum. En son ‘U.S.A DENİZ
KOMUTANLIĞI’ ile bağlantı kurmuş. Hemen oraya gittim, beni beklettiler çünkü
ziyaretçi olmak için bir sürü kontrolden geçmem gerekti. En sonunda girmeyi
başardım. Buraya en son 10 yaşımdayken gelmiştim. Ne kadar değişmiş! Neyse,
hemen oranın neresi olduğunu daha doğrusu hangi bölümde olduğunu bulmaya
koyuldum. Buraya 50 m uzaklıktaymış, yürümem gerek. 15 dakika sonra oraya
vardım. Beni tanıdılar. Tuhaf! Her neyse, onlara babamı sordum. Evet, bağlantı
kuran onlarmış, daha fazla detay aldıktan sonra çıktım. Elimde yeni bir bilgi
vardı. Babamla en son Kaliforniya’nın açık denizlerinde bağlantı kurmuşlar.
Şimdi eve gidiyorum, ama yarın okuldan sonra dalış kursuma gideceğim. Seviye
atlarsam Kaliforniya’da dalabilirim. Ertesi gün okuldan sonra dalış kursuma
gittim. Başlangıç seviyesinde olduğum için daha çok çalışmam gerek. 3 saat
daldım, sonra çıktım. Dalış kursuyla kıyıya giderken bir yandan da etrafı
izliyordum. Ama maviden başka bir şey yoktu. Arabadayken “Acaba bunu anneme
söylemeli miyim?” diye düşünüyordum. Ama sonra sürpriz olmasını istedim (Tabii
babamı bulursam). Saat 7:00 gibi üsse gittim. Biraz daha sordum, soruşturdum.
Birkaç küçük şey dışında bir şey bulamadım. Eve geldiğimde annem son zamanlarda
eve geç geldiğimi söylüyordu. Bundan biraz şüphelenmişti ama daha sonra bu
fikrinden vazgeçti. Yaklaşık 2 hafta sonra Kaliforniya’da dalacak düzeye
gelmiştim. Ve bunun için çok heyecanlıydım. Tabii profesyoneller bakmış, bir
şey bulamamış. Ama benim yine de bir umudum var. Kursla beraber daldığımızda
ben biraz uzaklaştım. Onlar kıyılara bakıyorlardı. Ben ise açık denize bir şey
düşmüş olabilir mi diye bakıyordum. 2 saattir dipteydim. Oksijen seviyeme
baktım. Olamaz! Seviyem %5 kalmış! Yukarı doğru yüzmeye çalıştım ama sonra her
şey karardı. Gözlerimi açtığımda karaya vurmuştum. Neyse ki tüpümü son anda
çıkarmıştım. Yoksa ölebilirdim. Etrafıma baktım. İnanamayabilirsiniz ama
yanımda kayaya vurmuş bir gemi vardı. Ayağa kalkmaya çalıştım, sonra da geminin
içine baktım. Canlı belirtisi yoktu. Ama bu onun gemisiydi! Benim ismimi
vermişti! Onu bulduğuma çok sevinmiştim. Buralarda bir yerlerde olmalıydı.
Avazım çıktığı kadar bağırdım. Kimse
yoktu, sinyal çekmiyordu. Anneme ulaşamazdım. Adada dolandım. Hava kararmaya
başlamıştı. Ateş yakıp biraz uyudum.
**********
Uyandığımda yemek bulmak için ormana
girdim. Burası ürkütücüydü. Ağaçlara tırmanmam gerekti. Dalış kursundan verilen
çakı ile yapabildiğim kadar dal kestim. Bu ada hayatına alışığım. Buna benzer
bir kampa gitmiştim. Ama 2 sene önce.
Her neyse. Tam 4 gün geçti ama ne uçak ne gemi ne helikopter vardı
görünürde. Burası unutulmuş bir adaydı. Yine yemek bulmak için çıktığımda
adanın diğer tarafından yükselen bir duman gördüm. Ağaçtan inip hemen oraya
doğru koşmaya başladım. Gittikçe kalbimin atışı hızlanıyordu. Yolu
yarılamıştım. Ama uyumam gerekiyordu. Ertesi gün tekrar yürümeye devam ettim.
Ve sonunda varmıştım! Etrafta bir sürü erzak vardı. Sonra omzuma biri elini koydu.
“Kayıp mı oldun evlat?” diye sordu. Arkamı döndüm. bu babamdı! Ona kocaman
sarıldım. Sakalları çok uzamıştı, sanki bir yerli gibiydi. Ama onu çok
özlemiştim. Onu defalarca öptüm. Ona onu özlediğimi söyledim. Biraz özlem
giderdikten sonra ekibini benimle tanıştırdı. Onlar sinyal bulmuşlar ve 1 saat
sonra bir helikopter gelecekmiş. Tam da zamanında gelmişim. Babama sarıldım ve
helikopter gelince evimize gittik. Annem kapıyı açınca yüzündeki ifadeyi asla
unutamayacağım. İşte o an ilk defa gülümsemişti. Ada ÖNÇAĞ 7-B