Şehrindeki
çok sevdiği bir nehre doğru arabasıyla beraber yola çıkıp biraz kafa dinlemek
isteyen yaşlı bir kadın sonunda çok sevdiği milli parka varmıştı. Burada oturup
biraz hayatı sorgulamak istiyordu. Hava da soğuktu, hafif kar yağıyordu fakat
ona hiçbir şey engel değildi. O buraya hep gelirdi. Bir keresinde tipi varken
de gelmişti. Burayı seviyordu. Biraz etrafta gezmeye karar verdi. Gezerken iki
kişiye rastladı. Birisi 40’lı yaşlarda gibi görünen bir kadındı, diğeri ise 45
yaşında gibi duran bir erkek. Tartışıyorlardı. Yaşlı kadın araya girmek istese
de hem çok utangaç olduğu için hem de bunu yapacak gücü olmadığı için uzaktan
izlemeye karar verdi. Hızla tartışma sürüyordu. İki taraf da haklı olduğunu
düşünüyor, galip taraf bir türlü çıkamıyordu. Derken 40’lı yaşlardaki kadın
yaşlı kadını fark etti ve: “Bizi ne diye dinliyorsun?” diye sordu. Yaşlı
kadından ses gelmeyince adam çekip gitti ve baş başa kaldılar.
Hava
çok soğuktu, yaşlı kadının elleri hem korkudan hem de soğuktan titriyordu. Hava
en az eksi 8 dereceydi ve karlıydı. Kadın ağzından laf almaya çalışsa da
başarılı olamadı. Yaşlı kadın sanki onları dinlememiş veya hiçbir şey
yaşanmamış gibi ona nereli olduğunu nerden geldiğini ve nasıl hissettiğini
sordu. Kadın buna anlam veremedi. “Kafadan kontak herhalde bu.” gibi bir şeyler
mırıldandı fakat sonrasında yaşlı kadına ilgisini bir anda arttıracak bir olay
yaşandı. Benim çok zengin bir oğlum var, kendisi çalışıp kazandı. Şu anda
ülkenin en zengini peki ya, senin bir oğlun var mı, diye sordu ancak kadın
cevap vermedi, parayla ilgileniyordu ve sordu: “Senin şu oğlun var ya hani,
sana bir şeyler ayırdı mı?” diye sordu. Yaşlı kadın: “Aslında bir zamanlar ben de
çok zengindim fakat sonra neler olduğunu hatırlayamadığım bir gece yaşandı. O
günden beri param yok.” dedi. Genç kadın diğerinin parasını bulmasına yardım
edeceğini söyledi fakat bunun karşılığında servetinin %50’sini istedi. Yaşlı
kadın paranın değerinden bir haberi olmadığı için hemen kabul etti. Tek amacı
oğlunun gönlünü almaktı ve sonunda yaşlı kadın sordu: “Adın ne?”. Kadın
cevapladı: “Belial.”. “Memnun oldum Belial.”. Belial sordu: “Peki, senin adın
ne?”, yaşlı kadın cevapladı: “Angelus.”. Memnun oldum Angelus.
Belial’ın
ilk işi bu oğlanı bulmaktı ve bu yüzden gidip ismini öğrendi. Belial siber
güvenlik okumuştu, isimle ilgili tüm bilgisayarları sistemde arattı ve o
bilgisayarın e-postasını öğrendi. Ona çakma bir e-posta adresinden sanki iş ile
ilgili görüşecekmiş gibi bir e-posta attı. Oğlanın adı Deus’tu. Deus hemen
kabul etti. İş tekliflerine hayır diyemezdi. Kendisi bir operatör doktordu ve
bu işten çok para kazanarak Deus Holding şirketini kurmuştu. Belial hemen gitti
ve ona bir ameliyat teklifi olduğunu söyledi. Başarılı olursa Deus’a ödenecek
ücret 70.000 sterlin idi. Deus kabul etti ve Teksas vilayetinden New York
vilayetine doğru yola çıktılar. Angelus New York’ta ameliyathanede bekliyordu.
Tek amacı oğluyla biraz da olsa konuşabilmekti. Onun için para önemli değildi.
45 saat süren bir araba yolculuğundan sonra New York’taydılar. Hastaneye
girdiler ve ameliyathaneye doğru yola çıktılar fakat ameliyat edilecek kişiyi
görünce Deus şok oldu. Ve o hastaneyi tüm müşterilere kapattırdı (kendi kurduğu
holdingin bir hastanesiydi.). Vakti gelmişti. Silahını çıkardı ve bir odada
müzakereye oturdular. Angelus oğluyla konuştuğu için mutlu olsa da vakti
gelmişti artık. Belial öfkelenmişti, Angelus’a ya parayı alıyoruz ya da buradan
gidiyoruz diye baskı uygulayınca Deus bunları duydu ve dedi ki: “Pekala, madem
paramı istiyorsunuz, zaten ben de varlıklı olmaktan çok sıkıldım ve yoruldum.
Burada kim kendini feda ederse diğer kişiye parayı vereceğim ama eğer kimse
kendini feda etmezse bu sefer dostluk kazanır ve kimse bir şey alamaz ve ben de
tüm paramı yakarım. Lütfen seçiminizi yapın.”. Angelus ve Belial öylece
kalakaldılar ama o anda Angelus tüm cesaretini toplayıp dedi ki: “Oğlum seninle
konuştum ya, artık bu hayatta görülecek değerli bir şey kalmadı. Beni öldür.”
dedi. Deus peki diyerek annesinin kafasına duygusuzca bir kurşun attı ve tüm
parasını Belial’e bırakarak intihar etti. Belial hayatı boyunca varlıklı yaşadı
ve nankörlükten gözü kör olduğu için asla Angelus’a veya Deus’a teşekkür
etmedi.
Kaan Efe ÇİMECİOĞLU 8-B