Merhabalar,
ben Eflin. Bir tüccarım. Milattan önce 1150’lerde yaşıyorum. Bugün İpekyolu’ndayım. Semerkant’ta bir
handa kalıp sabah yola koyulmadan önce bir sirk varmış, ona gideceğim.
Birkaç saat sonra…
Evet, burası Semerkant. Gelmiştim.
Atımı hanın girişine bağlayıp içeri girdim. İçeride birisi beni karşıladı. O
kişi hanın sahibiydi. Ondan güzel bir oda ve yemek istedim. Sirkten dolayı çok
kalabalık olduğu için hancının tüm ailesi handa çalışıyordu. Yemeğimi yedim ve
güzel bir uyku çektim. Sonuçta yarın ilk defa bir sirke gidecektim. Sabah
kalkar kalkmaz güzel ama hızlı bir kahvaltı yapıp handan çıktım. Han sahibi arkamdan
koşarak yetişti ve bana “İyi birine benziyorsun. Kötülere dikkat et.” dedi. Açıkçası şaşırmıştım. İçimde küçük bir
tereddüt oluşmuştu.
Birkaç dakika sonra…
Sirkteydim. Sirkteki o muhteşem
kargaşa beni tam anlamıyla etkisi altına aldı. Etraftaki sihirbazlar,
envaiçeşit yemekler, değişik hayvanlar, sirkin o esrarengiz cümbüşü bana
hancının söylediklerini unutturdu ve bu aklıma geldiği anda kendime çekidüzen
verip yoluma devam ettim. Bu arada köşede hiç kimsenin ilgilenmediği kendi
halinde oturan, ufak tefek bir şifacı gördüm. Durumuna çok üzüldüğüm için
kendisinden birkaç tane şifalı ot almak istedim. Otları değerinden yüksek bir
fiyata alarak şifacının bu gün eve parayla gitmesini garantiledim. Böylece içim
de rahat olacaktı. Akşam oluyordu, hancının sözleri aklımda dönüp dururken
yavaş yavaş yola çıkmaya karar verdim. Atımı aldım ve yolum olan çöllere
kendimi vurdum. Derken bir kum fırtınasına yakalandım. Sığınacak bir yer bulup
mola verdim. Fırtına çok kuvvetliydi, göz gözü görmüyordu. Bir anda karşımda
şifacı beliriverdi. Ve bana “Sirkte çok iyi davrandığın ve yanıma gelen tek
kişi olduğun için sana, kimilerine göre lanet kimilerine göre şans olabilecek
bu taşı veriyorum. Umarım değerini iyi anlar ve sadece iyilik için kullanılması
gerektiğini unutmazsın. Bu taşı hayatın pahasına korumalısın.” dedi. Ona “Bu ne?” diye soramadan kayboldu.
Taşı elime alır almaz kendimi bir
garip hissettim. Sanki daha canlı daha genç ve daha dinamiktim. Taşın enerjisi
kendini bana çekiyordu. Taşı alıp boynumdaki keseye taktım. Keseye attığım taş
birden ısınarak vücudumun parçası oluverdi. İçimdeki garip hisle beraber
fırtınada dinmişken hemen yola koyulup köyüme döndüm.
Köyümde bu taş ile ilgili
bulabileceğim tüm kaynakları araştırdım. Bu taş eski bilginlerin dediği gençlik
ve iyilik taşı olabilir miydi? Eğer öyleyse sonsuza kadar yaşayacak, bu taş
için kötülerle savaşıp bu taşı benden sonra hak eden birine teslim mi
edecektim? Durum onu gösteriyordu.
Sene 2021…
Merhaba ben Eflin. İzmir’de
yaşıyorum. Aslında 871 yaşıma girdim ama 18 gösteriyorum. Çok güzel bir kafem
var. Sadece gençler için gençlere yardım edebilmek onları hayata
hazırlayabilmek için ben ve ekibim var gücümüzle çalışıyoruz. Ekipten kastım
ben ve taşım tabii ki. Çok uzun yıllar yaşadım. Çok savaşlar ve kötülükler
gördüm. Artık benim de taşı teslim edeceğim birini bulmamın zamanı geldi çünkü
taş artık yeni sahibini istiyor. Bunu anlayabiliyorum. Tüm dünyayı gezdim.
Sanırım İzmir son durak. Burada taşın yeni sahibini bulacağımıza eminim.
Kim bilir belki de taşın sahibi şu an bu hikayeyi dinleyen birisidir.
Eflin Ece GİRGİN 8-B