Okuldan çıktıktan sonra okulun kapalı
otoparkına doğru ilerledim. Gözlerimle etrafı taradım ve siyah arabamızın
yanındaki annemi gördüm. Bana el sallıyordu yanına gelmem için. Yanına doğru
ilerledim.
“Selam canım, günün güzel geçti mi?” diye sordu annem.
“Evet, yani her zamanki gibi.” dedim. Aslında her zamanki gibi kötü
geçmişti.
“Güzel, sevindim. Geç arabaya.” dedi annem arabayı göstererek.
Arabaya geçtiğim anda radyodan gelen pop
şarkıyı duydum. Yüzümü buruşturarak radyoyu kapattım. Annem de arabaya
bindiğinde kaşlarını çatıp bana baktı.
“Neden müziği kapattın ki?”
“Sevmedim.” dedim.
“Tamam… Biliyorsun ki hafta sonu doğum günün. Arkadaşlarını çağırmak ister
misin?”
Arkadaşlarım hakkında hiç konuşmazdık ki. Arkadaşlarımın olmadığını bilemeyecek
kadar beni tanımıyor.
“Kutlamamıza gerek yok. İstemiyorum.”
“Aras, benden sakladığın bir şey mi var? Çok garip davranıyorsun yine.” dedi
kaşlarını çatarak.
“Sadece doğum günümü kutlamak istemiyorum.”
“Tamam, sen nasıl istersen.”
Eve vardığımızda hemen odama geçtim. Ders çalıştıktan sonra pijamalarımı
giyip yatağıma yattım. Çok kötü hissediyordum.
**
Ertesi sabah uyandığımda annem aşağıdan bana bağırıyordu.
“Aras, uyan! Geç kalacağız.”
Hızlıca yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım
ardından odama dönüp kıyafetlerimi giydim. Dişlerimi fırçaladım ve saçlarımı
taradım. Hızlıca aşağı inip dışarıda beni bekleyen annemin yanına doğru
ilerledim. Arabaya bindik ve okula vardık. Kapalı otoparka girdiğimizde bir
şarkı sesi duydum. Metal müzik türündeydi. Arabadaki radyodan geliyordu ve
arabanın önünde bir adam duruyordu. Yanında da küçük bir kız duruyordu. Kızını
okula getirmişti. Bizim okulumuzda ilkokul, ortaokul ve lise birleşikti. Adam
simsiyah giyinmişti ve kızı da babası gibi simsiyah giyinmişti. Simsiyah bir
elbisesi vardı kızın ve siyah botları. Adam da siyah pantolon ve siyah bir
kazak giymişti. Arabadan da metal bir müzik geliyordu ve kız arada başını
sallayıp şarkının ritmine ayak uyduruyordu. Arabadan gelen müzik bir şekilde
beni rahatlatmıştı. Uzun zamandır tatmadığım o duyguyu tatmıştım. Bu yüzden de
şok içerisinde arabaya bakıyordum. Adam öyle baktığım için kaşlarını çatıp bana
baktı.
“Bir sorun mu var?” dedi.
Başımı sağa sola salladım ve okula doğru
ilerledim. Müzik çok rahatlatmıştı. Sanki bir anlığına tüm sorunlarım ve tüm
dertlerimi unutmuştum. Garipti.
**
Diğer günlerde de o adamı, minik kızını
gördüm ve o arabadan gelen metal müziği duydum. Bir şekilde kendimi daha iyi
hissediyordum. Bunun tamamen bir saçmalık olduğunu düşünüyordum. Daha önce hiç
müziğe karşı bir ilgim yoktu. Ama şimdi bir şeyler oluyordu.
**
Bir okul çıkışında yine aynı adamı, yine
kızını gördüm. Ve yine o müziği duydum. Adam her arabalarının önünden
geçtiğimde gözlerini kısıp bana bakıyordu. Benden rahatsız olmuştu. En sonunda
önüme geçti ve benimle konuşmaya başladı.
“Adın ne senin?”
“Aras.”
“Niye her seferinde arabama bakıp duruyorsun?”
Hiç utanmadan konuştum.
“Müzik. Müzik hoşuma gidiyor. Beni rahatlatıyor.”
Güldü.
“Ben de Merih. Kızım bu okulun ilkokulunda. Ben de radyo programı
yapıyorum. Genellikle metal tarzında müzikler oluyor programımda ve beni de çok
rahatlatıyor.”
“Anladım. Şey, ben gitsem iyi olur.” dedim çekinerek.
“Sen iyi görünmüyorsun. Annen veya baban geldi mi seni okuldan almaya?”
“Hayır, bekliyorum.”
“Sana kötü davranmıyorlar, değil mi? Cidden kötü gözüküyorsun.”
“Hayır.”
“Peki, sen öyle diyorsan. Bir ara sana bu müzikleri gösteririm. Sevdin
anlaşılan.”
“Evet.” dedim, o sırada annemin arabasını gördüm.
“Ben artık gitsem iyi olacak. Annem geldi.”
“Anladım. Görüşürüz.”
Başımı salladım ve arabamıza doğru ilerledim. Arabaya girdiğimde annemin
şüphe dolu bakışlarıyla karşılaştım.
“O adamı tanıyor musun? Niye seninle
konuşuyordu? Sana zarar vermedi, değil mi? Çok tekin birine benzemiyor.” dedi
sorgulayıcı bir ses tonuyla.
“Hayır. Bana bir şey yapmadı. Neden böyle konuşuyorsun?”
“Alt katımıza yeni taşındılar. Eşi ve çocuğuyla. Neredeyse tüm gün müzik
dinliyor. Çok rahatsız edici. İnsanları rahatsız ediyor müziğiyle.”
Şoka girmiştim. O adam alt katımıza mı taşınmıştı?
“O radyo programı yapıyormuş. Dolayısıyla evinden sürekli müzik sesi
işitmeniz normal. Ayrıca rahatsız edici de değil.”
“Niye tanımadığın bir adamı bana savunuyorsun Aras? Ayrıca radyo programı
yaptığını bilecek kadar samimi olmuşsunuz bakıyorum da.”
“Ya anne, seni beklerken sohbet ettik işte. Her seferinde arabasından metal
tarzı bir müzik sesi geliyordu. Ben de çok sevmiştim. Abartmaya gerek yok?”
“Sana inanamıyorum Aras.” dedi ve arabayı sürmeye başladı.
Gözlerimi devirip bakışlarımı cama döndürdüm.
**
Bugün cumartesiydi ve benim doğum günümdü. Yatağın ucuna oturdum ve
aşağıdan gelen yüksek sesli müziği dinlemeye başladım. Yine güzel bir müzikti.
Odamdan çıktım ve salona geçtim. Annem koltukta oturmuş, televizyon izliyordu.
Beni görünce gülümsedi.
“İyi ki doğdun Aras.”
“Teşekkürler.”
“Emin misin?”
“Neye?”
“Parti düzenlememeye?”
“Evet anne. O konuyu kapattık sanıyordum. İstemiyorum.”
“Tamam, tamam. O zaman çöpü atıp gelebilir misin?”
“Tabii…”
Mutfağa gittim ve çöpü aldım. Evden çıktıktan sonra çöp kutusuna doğru
ilerledim. O sırada ismi Merih olan adamı gördüm. O da beni gördüğüne şaşırmış
olacak ki kaşlarını yukarı kaldırdı.
“Aras? Sen burada mı yaşıyordun?”
“Şey, evet. Aslında bir kat yukarıdayım.”
Daha da şaşırmışa benziyordu.
“Ne tesadüf ama!”
Başımı salladım ve çöpü, çöp kutusuna attım. Tekrar ona baktım.
“Şarkıları bana gösterir misiniz?”
“Tabii ki. İstersen evime gelebilirsin. Bir sıkıntı olmaz.”
“Olur aslında…”
“Tamam o zaman. Annene sor.”
Başımı salladım ve hızlıca eve girdim.
“Anne, alt katımızdaki Merih Bey’e gidebilir miyim? Şarkıları
gösterebileceğini söyledi.”
Annem gözlerini kıstı.
“Ciddi misin? Asla olmaz. Tanımadığımız biri o.”
“Lütfen, yarım saate dönerim.”
Biraz düşündü ve keyifsiz bir şekilde bana baktı.
“Pekâlâ, oyalanma.”
“Çok teşekkür ederim.” dedim heyecanla ve kapıya doğru ilerledim. Arkamdan
sesini duydum.
“Eğer bir şey olursa hemen beni arayacaksın!”
“Tamam.”
Hızlıca asansöre bindim ve bir alt kata indim. Kapılarının zilini
çaldığımda hoş görünümlü bir kadın kapıyı açtı. Bana baktı ve gülümsedi.
“Hoş geldin. İsmin Aras’tı değil mi?” dedi gülümseyerek.
“Evet.”
“Ben de Eda. Tanıştığımıza memnun oldum.”
“Ben de…”
O sırada o küçük kız koşarak yanımıza geldi.
“Kimsin sen?” dedi.
“Aras ben.” dedim.
“Ben de Mine.” dedi gülümseyerek.
Başımı salladım.
“Aras! Geldin mi? Gir içeri.” dedi Merih.
İçeri girdim ve Merih’i takip ettim. Bir odaya girdiğimizde hayranlıkla
odaya baktım.
Bir sürü plak vardı. Bu halime güldü.
“İlk defa böyle heyecanlı görüyorum seni. Hep mutsuz gözüküyordun.”
“Evet, biraz içime kapanık biriyim. Ama burası mükemmel… Çok güzel bu
plaklar.”
“Evet biliyorum. Gel bakalım, sana hepsini göstermek isterim.”
“Olur.”
Neredeyse 1 saat kadar plakları gösterdi. Ardından bazılarını dinledik. Bir
tane daha dinlerken kapı çaldı. İçeriye Eda girdi.
“Aras, annen geldi. Doğum günün için teyzen gelmiş.”
“Teyzem mi gelmiş?” Kafamdan aşağı kaynar su dökülmüştü.
Hızlıca evin kapısına doğru ilerledim. Annem beni görünce rahatladı.
“Aras, teyzen geldi. Eve gelmelisin.”
“Anne hayır. Onunla görüşmek istemediğimi biliyorsun.”
“Of Aras of! Biliyorum ondan hoşlanmıyorsun ama ayıp olur. O kadar, doğum
gününü kutlamaya gelmiş kadın.”
“Gerçekten doğum günümü kutlamaya geldiğini
mi düşünüyorsun? Sadece yine beni eleştirip duracak. Psikolojimin bozuk
olduğunu, senden bir şeyler sakladığımı söyleyecek. İstemiyorum.”
Annem başını onaylamaz şekilde iki yana salladı.
“Ona açıklamanı sen yaparsın.” dedi ve çekip gitti.
Ne açıklamasından bahsediyordu? Kimseye bir şey açıklamak zorunda değildim.
Özellikle teyzeme hiçbir şey açıklamak zorunda değildim.
Arkamı döndüğümde Eda ve Merih’in orada beni izlediğini gördüm.
“Doğum günün müydü?” dedi Eda.
“Şey, evet.”
“Biraz daha müzik dinlemek ister misin?” dedi Merih.
Başımı salladım ve odaya geri döndüm.
“Ben çay alıp geliyorum.” dedi Merih.
O sırada plaklara döndü gözlerim. Hayır, bunu yapmamalıydım. Plağa gerek
yoktu ki. Bilgisayarımdan dinlerdim. Ama kendimi tutamadım. Hızlıca herhangi
bir plağı elime aldım. Koltuğa oturup montumun içine soktum plağı. Montum da
üzerimdeydi. Kendimi kötü hissetmeye başlamıştım.
5 dakika sonra Merih elinde çaylarla yanıma geldi. Kendimi rahatsız
hissediyordum. Hızlıca ayağa kalktım.
“Ne oldu?”
“Ben gitsem iyi olacak. Teyzeme ayıp olur annemin dediği gibi.”
“Peki… Sen nasıl istersen. İstediğin zaman tekrar gelebilirsin.”
“Teşekkürler.”
Evlerinden çıktığımda hızlıca asansöre
binip eve çıktım. Eve girdiğimde neredeyse koşarak odama girdim. Teyzemin yüzünü
görmek istemiyordum. Plağı çekmeceme koydum. Ve kendimi yatağa attım. Yorganın
içine girdim. Uyumaya çalışıyordum. 1-2 saat sonra uyuyakalmıştım.
**
Uyandığımda annem yatağımın yanında duruyordu.
“Sonunda uyandın. Şu Merih midir nedir, seni soruyor.” dedi annem.
Merih mi?
“Beni mi soruyormuş?”
“Evet, gel hadi.”
Hemen yataktan kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Merih, yüzünde garip bir
ifadeyle bana bakıyordu.
Kaşlarımı çattım.
“Ne oldu? Bir sorun mu var?” dedim.
“Bir gelebilir misin?”
“Tabii…”
Kapıyı hafifçe çekip ona baktım.
Direkt konuya girdi.
“Plaklarımdan birini mi çaldın?”
Sertçe yutkundum. Olamaz. Şimdi ne yapacaktım?
“İfadene bakılırsa çalmışsın? Niye böyle bir şey yaptın? Çalmana gerek
yoktu. Söyleseydin verebilirdim hatta.”
Üzgünce ona baktım.
“Ben… Benim bir plakçalarım yok ki.”
Kaşlarını çattı.
“Niye çaldın o zaman?”
“Bilmiyorum. Elimde olan bir şey değil.”
“Ne demek elimde olan bir şey değil?”
“Benim hastalığım var. Kleptomani.” dedim çekinerek.
“Kleptomani mi?”
“Evet. İhtiyacım olmayan şeyleri çalıyorum. Yemin ederim elimde olan bir
şey değil. Üzgünüm. Hemen geri vereceğim. Bekle.”
Koşarak odama geri döndüm. Plağı alıp tekrar kapıya koştum. Ona uzattım.
“Tekrar özür dilerim.”
“Sorun değil Aras. Ama tedavi ediliyor musun?”
“Evet, ilaçlar alıyorum.”
“Anladım. Aras, emin misin? Ailenin sana iyi davrandığına? Ayrıca baban
nerede? Hiç görmedim onu. Sana kötü mü davranıyor baban? Bak, beni bir abin
veya yakın bir arkadaşın olarak görebilirsin. Bana anlatabilirsin. Sana yardım
ederim.”
“Benim babam yok.”
“Nasıl?”
“Terk etti bizi, ben küçük bir yaştayken.”
Üzülmüşe benziyordu. Neden bunu ona söylediğimi bilmiyordum ama onu abim
olarak görüyordum. Bu beni rahatlatmıştı.
Biraz daha sohbet etmiştik. Ardından onun evine gittik ve yine müzik
dinledik.
**
Aradan 2 ay geçmişti. Merih beni kardeşi
olarak görüyordu. Ben ise onu abim olarak. Aramızda bir abi-kardeş bağı
oluşmuştu. Annem bu duruma çok şaşırmıştı. Ama bir şey de demiyordu. Hayatımda
ilk defa uzun zaman sonra mutlu hissediyordum.
**
Masamda oturmuş Merih’in önerdiği müziklerden birini dinliyordum. Annem
kapıyı tıklattı. Yavaşça içeri girdi.
“Ne oldu?” dedim.
“Ne yapıyorsun oğlum?”
Kaşlarımı çattım. Niye böyle davranıyordu?
“Müzik dinliyorum. Merih Abi’yi bekliyordum. Bir dükkân bulmuş. Plaklar
satılıyormuş. Plak alacakmış. Birlikte dinleriz dedi. En sevdiğim gruplardan
birinin üstelik!” dedim heyecanla.
Annem gülümsedi. Ama aynı zamanda da gözleri dolmuştu. Kaşlarımı çattım.
“Sorun ne? Neden ağlayacak gibisin? İyi misin anne?”
“Tatlım, sana bir şey söylemek zorundayım.”
Oturduğum sandalyeden hızlıca kalktım.
“Ne oldu? Sana bir şey mi oldu? Söyler misin?”
“Hayır, hayır. Bana bir şey olmadı. Aslında Merih Abi’ne bir şey oldu.”
Panikledim.
“Ne? Ne diyorsun?”
Ellerini yanaklarıma koydu.
“Güçlü kalmanı istiyorum. Lütfen…”
“Anne lütfen söyler misin?”
“Merih Abi’n… Arabayla dediğin dükkana giderken, kaza yapmış. Ve… Ve
ölmüş.”
Ne hissettiğimi bilmiyordum. Gözlerim doldu.
“Hayır… Hayır.”
“Evet, üzgünüm…”
Abim gibi gördüğüm kişi ölmüş müydü? Mutluluğumu geri kazandıran kişi.
Hayır, bu kadar kolay değildi.
“Saçmalama ne diyorsun?”
“Üzgünüm…”
**
1 yıl sonra…
Aras’ın annesi
Aras’ım da beni bırakmıştı. Herkes beni
sıra sıra bırakıyordu. Önce hayatımın aşkını bulduğumu sandığım kişi. Beni
aldatmıştı. Bizi terk etmişti. Şimdi de hayatımın en önemli kişisi beni
bırakmıştı. Biliyordum. Onu kaybettiği için buna dayanamamıştı. Dayanamamıştı
ve o da onun yanına gitmek istemişti. Beni de tek başıma bırakmıştı. Hiçbir
zaman ona yetemedim. Onu tanımaya çalıştım. O her zaman kapılarını kilitli
tuttu. Babasıyla hep daha yakın olmuştu. O da bizi bırakınca hiçbir şeyi
kalmamıştı. Babasının yokluğunu unutturmak için çok çabalamıştım ama hiçbir
zaman babası kadar değerli olmamıştım. Onu önemsemediğimi düşünmüştü ama o benim
en önemlimdi. En değerlimdi ancak ben kimseye yeterli olamadım. Oğluma… Kendi
oğluma yeterli olamadım. O da beni bıraktı. Onun en değerlisi Merih, Aras’ı
bıraktığında, Aras da beni bırakmayı göze aldı. Oysaki, bir zamanlar benim en
değerlim olan, gerçek aşkımı bulduğumu sandığım kişi, beni bıraktığında, ben
kendi oğlumu bırakmamıştım. Ona daha da sıkı sarılmıştım.
Elif BERTAN 8-B