7 Ocak 2014 Salı

BEN


Merhaba, hepiniz beni tanıyorsunuz .Çoğunuz,beni eline zor alıyor. Okunmamak da beni çok üzüyor. Yabancı ülkelerdeki okunma oranım, Türkiye’dekinden fazla. Bu durum nedeniyle çok sinirleniyorum. Biraz da içimdekileri anlatayım. İçim büyüklü küçüklü harf ve sözcüklerle dolu. İnsanların duyguları, düşünceleri, hayalleri ve anıları benim içimde hayat buluyor. Biraz da ailemden bahsedeceğim. Dedem fikir büyükannem istektir. Annem yazı, babamsa kağıttır . Sayamayacağım kadarda kardeşim var. Her gün çoğalıyoruz. Biz çok büyük bir aileyiz. Şimdi size içimdekilerden bir öykü okuyacağım. “ Mehmet, dokuz yaşında, akıllı bir çocuktu. O gün okula gitmek için evden çıktı. Servise bindi. Okula çok yaklaşmışken birden servisin tavanı koptu ve uçtu. Mehmet arkasını döndüğünde simsiyah pullara, büyük, yarasamsı kanatlara, görkemli üç boynuza ve jilet gibi dişlere sahip bir ejderhayla burun buruna geldi…” Uff vallahi yoruldum. Bu kadar heyecan bana da fazla. Tamam, biraz soluklandım. Devam ediyorum.” Mehmet’in servisi aniden durdu. Bütün arkadaşları ve şoför dışarıya fırladı. İçeride bir tek Mehmet kalmıştı. Nedense bu ejderhayı bir yerden hatırlıyormuş gibi geliyordu. Elini canavara doğru uzattı. Ejderha da başını eğince onu okşamaya başladı. Sonra zihninde bir ses yankılandı. “Mehmet abi, bana bir bardak çay ver” Mehmet bunu diyenin ejderha olduğunu anlayınca güldü …” Tamam artık geç oldu. Yarın devam edersin. Beni okuduğun için teşekkürler.

Ulaş Aktaş
6-A