Benim kim olduğumu biliyor musunuz?
Tabii ki de ben bir perdeyim. Upuzun tüllerim, ince motiflerim vardır. Benim
arkamda bir arkadaşım vardır. O benden daha kalındır.
Duvarda asılı
kalmam için kornişlere bağlıyım. Kornişler canımı çok acıtıyordu. Ama artık
alıştım. Çünkü eskiyene kadar böyle yaşayacağım.
Eskirken bazen
solmalar oluyor. Bunu da güneş yapıyor. Güneşten bahsetmişken, bazen o kadar
ışınları o kadar sıcak geliyor ki bunalıyorum. İçimden “keşke birisi yanıma
gelip de yanlışlıkla suyu elinde düşürüp üstüme dökse!” diyorum. En azından çok
sıcak havalarda pencereyi açıyorlar. Biraz da hava esti mi dışarıya gezintiye
çıkıyorum. Çok ileri gidemesem de havanın güzel kokusunu hissedebiliyor, doğayı
görebiliyorum.
Bazen hep aynı
şeyleri görmekten sıkılıyorum. En azından yıkandım mı beni diğerleriyle
karıştırıp başka yerlere koyuyorlar. Manzara farklılaşınca farklılıkta oluyor.
Canım daha az sıkılıyor.
Tabii büyük
sorunlarımdan birisi de kirlenmem. Beyazken griye dönüşmem hiç de hoş olmuyor.
Ama sağ olsun çamaşır makinesi abi beni çok güzel temizliyor. Sonrada
balkonlarda sıcak güneşle kuruyorum.
Ancak başka bir
sorunum daha var. Herkes benim yanaklarımı çekiştirip duruyor. Beni bir o yana
bir bu yana gönderiyorlar. Bazen yanağımdan bazen kolumdan…
Aaaa…
Unutmadan. Bazen bana bir ip takıyorlar. Neymiş manzarayı göremiyorlarmış,
neymiş güneşi biz de görmeliymişiz. Bir de o ipi iyice düğüm atıp, sıktılar mı?
Eyvah, eyvah…
İşte benim
yaşadıklarım ve çektiğim acılar böyle ama inanın ki perde olmak güzel.
Özlem KIVILCIM
5-B 128