19 Ocak 2014 Pazar
HAYATLARIYIM AMA…
Ben bir telefonum. Eskiden telefon dediklerinde herkesin aklına büyük bir icat, birini aramak, iletişim kurmak ve konuşmak gelirdi. Şimdi ise her şey her şey, baş kraliçe ise facebook. Ne bu yaaaa!!! Akşam sekizde bir eline alıyor beni, bıraktığında saat on iki. Benim uykum geliyor, şarj olma ihtiyacı duyuyorum, o ise hala arkadaşına oradan laf yetiştiriyor, bir yandan da oyun oynama derdinde. Ama duymuyor beni, anlatıyorum anlatıyorum duymuyor beni. Bazen ellerim olsa da kendi kapama düğmeme basabilsem diyorum. Bir de şu var tabi! Bazen sağır olduğunu düşünüyorum. Bıdı bıdı bıdı amma konuşuyor yaaaa! Bir de sahibin kızsa… Sen yandın oğlum!!! Yok ruju bitmiş, yok saçını kestirecekmiş, yok vitrinde yeni moda bir ayakkabı görmüşmüş ama aynısını arkadaşında gürmüş, çok kıskanmış. Bu ne biçim hayat yaaaa! Benim kameram niye hep ayna niyetine, ruj sürüp makyaj yapmak için kullanılıyor. Kameram eskidi be çekmeye çekmeye. En azından geçen gün eli deydi de bir fotoğraf çektim, rahatladım valla, belim kütledi, gerildim. Bana hiç de kap takmıyor kirlenip çatlıyorum. Beni düşünen yok tabi hiç!!! Beni sevdiğini düşündüğüm tek bir an var o da sevgilisi aradığında bana öyle bir koşuyor ki dillere destan… Ama o anı görmek için o çocuğa kendi kendime mesaj bile atarım. Normalde hep bir telefon işte diyip, kenara atıyorlar. Cansız bir alet işte deyip kenara atıyorlar. Benim de duygularım ve hislerim var. Mesela ben de gıdıklanıyorum ve kaşınıyorum. Hani şu büyütme hareketi var ya beni çok gıdıklıyor. Bizi hiç mi düşünmüyorlar???
Eylül Yağmur AKARCA
6-B