31 Ocak 2014 Cuma
SEVGİLİ ATAM
Sevgili Atam,
Tek başıma ıssız bir caddede yürüyorum. Biraz tembelce biraz hüzünlüce… Yol boyunca dikilmiş çınar ve akasya yaprakları uçuşup oraya buraya savruluyor. Sanki tuttukları dallardan koptukları ve sonsuza gittiklerini bildikleri için.
Masmavi gökyüzü biraz beyaz bulutlarla biraz gri bulutlarla doğudan batıya sanki göç eden kuşlar gibi hareket halinde, onlarda sonsuzluğa yelken açıyorlar.
İşte sonbahar! Göç mevsimi, her şeyin toprak anaya sığınması. Sonbaharın son ayı kasım ayı; seni hiç sevmiyorum, sen neden olduğunu biliyorsun… Tamam, her şeyi bizden alıyorsun! Gökyüzünün mavisini, yaprakların sarısını, canlı olan her şeyi. Onlar bizim yaşam kaynağımız, oksijenimiz, sebatımız, sakinliğimiz, güvenimizdir. Sarı ile mavinin birleştiği ufuklara hep beraber koşacaktık. Başaracaktık, barış içinde arkadan gelen birlikteliklerimizle hep beraber ufukları delip çıkacaktık.
Ama olmadı. Tabiat ana seni sonbaharda, evet bir 10 Kasım’da gözlerinin mavisi ve saçlarının sarısını kıskanıp bizden aldı ve sonsuza götürdü. Sen bizim çınarımız ve gökyüzünün sonsuz mavisi idin. Sararmış sarı yalnız yaprakların uçup gitse de bize her sonbahardan sonra ilkbahar geleceğini müjdeledin.
Hayır ağlamayacağım… Bu mavi gökyüzü bulutlansa, çınar yaprakları sararıp uçuşsa da biliyorum yine asıllarına dönecekler.
Her sonbahar yürüyüşümde biraz tembellik, biraz hüzün duysam da bu gök kubbenin altındaki bu güzel yurtta uçuşan yapraklarla, her yerde senden bir iz kaldığını biliyorum. Bizi terk etmediğini ve her ilkbaharda yeniden kalplerimizde doğacağını biliyorum. Ve seni seviyorum. Ece Meltem KARACA 8-B