7 Ocak 2014 Salı

Çalar Saat ve Arkadaşları

Benim bir çalar saatim. Gerçekten şu koca dünyada en çok acı çeken şey kesin benim. Her türlü dayak yiyorum. Sabah kaldırdığımda dayak yiyorum. Kaldırmayayım dayak yemeyeyim diyorum. Kaldırmıyorum uyanıyor. Bana bakıyor. “Hiii saat kaç olmuş” deyip beni yere atıyor. Her sabah öleceğim diye ödüm kopuyor. Her gün aynı işkence. Allahım ne olacak bu benim çektiğim. Ayrıca işine gittikten sonra çok sıkılıyorum. Gerçi eve geldiğinde de hep mutfakta ya da salonda.

Sırf gece 12.00'da görüyorum onu bazen banyoya giderken kapının önünden geçiyor. Onunla kalsa iyi. Etrafı çok dağınık bırakıyor. Sadece beni değil diğer arkadaşlarım da rahatsız oluyor. Dün aramızdan şöyle bir diyalog geçti.
  • Of ya! Bu nasıl insan! Buna insan denmez. Bir şey denir de şimdi terbiyemi bozmak istemiyorum,dedi yastık.
Sürekli ağzından salya sümük akıyor. Saçındaki kepekler, bitler üzerime düşüyor diye ekledi
  • Çok doğru söylüyorsun kardeş, geçen içime kokmuş peynir attı dedi üzerinde bir yığın kağıt olan geri dönüşüm kutusu.

En yakın arkadaşım olan halıda araya girdi.
  • Ya çalar saate sorun bakalım her gün ya üstüme atıyor ya da ona vuruyor. Her sabah bizi uyandırıyor, dedi.
Bir bavulun içindeki diş fırçası da söze karıştı.
  • Ağzını içi tam bir mikrop yuvası bir de siz görseniz... Bakteriler,çürükler ooo. Ev yapıyorlar sanki.

İşte o gün diş fırçası ile arkadaş olduk ve hiç dostluğumuz bozulmadı

Melis BOZDEMİR
6-A