7 Ocak 2014 Salı

İnsanlığa Mektup

                                                    
Merhaba İnsanlar,
                Benim adım “Mutluluk”. Benim olduğum bir yerde hep gülen ya da kahkaha atan, eğlenen veya gülen insanlar vardır. Ben olmadığım yerde dostum “Mutsuzluk” hüküm sürer. Söylediğine göre o şu ana kadar sadece surat asan, ağlayan, kızgın ve kaba davranan insanlar görmüş. Benim birçok yardımcım vardır. Onlardan biri rüyalardır. Gece, uyuyan insanların birçoğuna rüyalar gönderirim. Bu rüyalar aslında onlara gelen bir mesajdır. Örnek veriyorum, bir rüya gönderirim, konusu cesaret olur. Bu gönderdiğim kişinin cesaretinin eksik olduğunun göstergesidir. Dostum ise korkunç kâbuslar gönderir. Bende öyle yetenekler vardır ki bakın size bir kaçını sayayım: âşık edebilirim, başarı getiririm, seyahat ettiririm, iyileştirebilirim, mucizeler yaratabilirim ve daha birçoğu. Mesela size bir anımı anlatmak isterim.
                Günlerden güneşli bir gündü. Hemen nereye gitmemi söylemesi için cennete çıktım. Güzeller güzeli meleklere nereye gitmem gerektiğini sordum. Melekler hemen ellerindeki beyaz ve kalın deftere baktılar ve bana şunu söylediler:
-Sen… Bugün İzmir’de bulunan Tevfik Fikret Okulu’ndaki 6A ya gideceksin.
-Tamam, dedim.
Hemen bana yol gösterici çizgiyi yarattılar. ( Siz bu çizgiye gökkuşağı dersiniz. Hani yağmur sonucu oluşan rengârenk bir şey var ya, işte o ) 6A sınıfının kapısına varmak için giderken doğru yolu bulmak için yanda bulunan pencerelere göz atıyordum. 6A’nın penceresinden önünden geçtim. Dur biraz… Bir tuhaflık var. Hemen geri gidip yine 6A’nın penceresinin önüne geldim. İçinde dostum vardı. Pencereye hafifçe vurarak:
-Pısssst! Burası benim görev alanım, git buradan, diye fısıldadım. Beni duyduğunu biliyordum ama kulak asmadı:
-Hey! Baksana! Git buradan! dedim sesimi yükselterek.
-Ne var, ne var? Bana buraya gelmemi söylediler. Burası Tevfik Fikret Okulu’nun 6A sınıfı değil mi?
-Öyle.
-E peki ne var?
-Sen söyle neden buraya geldin? Melekler bana buraya gelmemi söylediler.
-Sen gelmeden bir iki dakika önce bana haber verdiler.
-Hmmmm, dedim kaşlarımı çatarak. Peki, neden mutsuz olmasını istemişler bu çocukların?
-Bu ders sınavları mı varmış ne? İşte, onlar da sınavdan önce konuşmuşların, avaz avaz bağırmışlar, öğretmenlere karşı çıkmışlar vb. O nedenle onlara ceza olarak ben geldim, dedi sırıtarak.
-Peki, sen onlara ne yapacaksın?
-Onların sınav kâğıtlarını zorlaştıracağım. Yapamasınlar. Bilgilerini unutturacağım. Cevaplayamasınlar. Saatleri hızlandıracağım. Süreleri yetmesin, şeytani bir kahkaha attı.
               Bunları yapmasına izin veremezdim! Hemen 6A’nın sınıfına girdim ve ben içeriye adımımı atar atmaz tüm öğrenciler bir anda kahkaha atıp ağlamaya başladı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Mutsuzluğu kolundan çeke çeke dışarıya çıkardım:
-MUTSUZLUK KÂBUS FIRTINA! DERHAL BURAYI TERKEDİYORSUN! diye bağırdım.
              Ya ismini tam söylememden ya da sesimi yükseltmemden dolayı korkudan sıçradı. Bana şaşkınlıkla baktıktan sonra göz önünden kayboldu. Hemen sınıfa döndüm ve sınavları kolaylaştırdım, herkesin bilgi sayısını arttırdım ve süreyi sınavın başlangıç süresine ayarladım. Sonra cennete gidip yeni görevimi aldım.
                 İşte anım böyle sonlandı. O günden, bugüne Mutsuzluk hala benimle konuşmuyor. Size söylemem gereken bir şey var. Ben ne Everest’in üstündeyim, ne Atlantik Okyanusu’nun en dibindeyim, ne de bir sınıftayım. Ben hep sizin içinizdeyim.
                                                                                                         Sevgiler Mutluluk…
      Anastasia Deniz Durak 6A