24 Mayıs 2017 Çarşamba

OLTA

İstanbul’un  Kadıköy  ilçesinde oturan Ahmet, şefkatli bir öğretmen ve çok mutlu bir adamdı.  Ahmet’in başarılı bir doktor olan kardeşi Hakan ve en sadık dostu Murat ile küçüklüklerinden beri devam eden sıkı bir dostlukları vardı. Birlikteher hafta sonu balık tutmaya giderlerdi. Bu onlara büyük bir zevk verir, zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varmazlardı.
Hakan bir gün ağabeyi Ahmet’in evine gitti. “Sana kötü bir haberim var.” dedi. Çok şaşıran Ahmet endişeli bir sesle “Ne oldu? Yoksa kanser misin ?” diye sordu.  Hakan gülerek “Yok be kardeş! Doğu’ya tayinim çıktı. Yarın gidiyorum. Biliyorum yarın balığa gidecektik ama…” Bir anda bir sessizlik oldu. İki kardeş birbirlerinden gözlerini kaçırdı. Zaman hızla akmakta, Ahmet kardeşinin yokluğuna alışmaya çalışmaktadır. Bir gün bir telefon geldi.
- Alo Ahmet?
- Nasılsın Murat?
- Çok iyiyim, sana bir müjdem var.
- Ne oldu? Hayırdır!
- Hani iş başvurusu yaptığım bir şirket vardı. Başvurum kabul oldu. Birkaç güne işe başlıyorum. Hem de Hakan ile aynı şehirde.
Ahmet bir an yutkundu, ne diyeceğini bilemedi. Sözcükler boğazında düğümlendi. Sevinsin mi, üzülsün mü bilemedi. Aradan on gün geçti. Ahmet için yalnızlık ve özlem ile geçen zor günlerdi. En kötüsü de pazar günleriydi. Tek başına deniz kenarına gidiyor, uzun uzun denizi izliyor ve geri dönüyordu. O Pazar, günlerden 29 Ekim idi. Tören için Ahmet çalıştığı okula gitti. Anlamlı ve güzel bir törenin ardından evine döndü. Evinin kapısında bir paket vardı. Paketi eline aldı ve üzerindeki notu okudu: “ Dostluk da tıpkı sevgi gibi bütün yolları aşmayı başarır.”
                   Ahmet heyecanla kutuyu açtı ve içinde gördüğü şey onu çok duygulandırdı. Bu, üzerinde arkadaşının ve kardeşinin imzası olan bir oltaydı. Ahmet gözyaşları içinde telefona sarıldı. Mehmet Mert DALKILIÇ 7-A