24 Mayıs 2017 Çarşamba

S-189

Alarm çaldı ve benim bugünkü operasyon için hazırlık yapmam lazım. Hemen kalkıp banyoya gittiğimde aynada benden başka bir yansıma vardı. Bu adam nedense samuray gibi giyinmiş ve katana kullanıyordu.
Arkama bakmaya korktum. Her fırsatta beni kesecekmiş gibi kılıcını boynuma uzatmıştı. Benden ne istiyorsun diye sordum. O maskesini çıkardı. Bu oda arkadaşım Chris’ti, rahatladım. O Amerika’dan geliyordu ve şaka yapmayı çok seviyordu. Ona kostümü nereden buldun diye sordum. O da bana geçen yılki Kyoto’daki savaşın ardından samurayın birinden aldığını söyledi.
Neyse, ben güverteye çıktım ve kaptana karaya daha ne kadar kaldığını sordum. O bana kestirme yoldan gitmezsek 1 veya 2 saat içinde varacağımızı söyledi. Ben de arkadaşım Edward’la buluşmak için oyun odasına gittim, orada oyun konsollarından birini bizim için kapmıştı bile, yanında da Alphonose vardı. 4 kişi oyun oynamaya başladık. Fark etmeden karaya varmıştık bile, hemen hazırlanıp güverteye çıktık.
Güverteye çıktığımda vardığımız adanın daha küçük olmasını bekliyordum. Bu ada ve içindeki şehir kocamandı ve şu ana kadar yapılacak en büyük operasyon gibi duruyordu. Çünkü ada sakinleri teknolojiyi dibine kadar kullanıyordu. Bizi, yani en gelişmiş ve büyüyü en iyi kullanan ekibi, kod adıyla S-189’u bu yüzden bu göreve yollamışlardı demek.
Gemiden indik ve şehre doğru yürüdük. Ben ve Alphonose orada biraz araştırma yaptık. İsyanı başlatan kişi Frank Archer diye bir adamdı ve bir kolunu Kyoto savaşında kaybetmiş. Yarbayın evinde konaklıyordu ve çok koruma vardı. Ona ulaşmak biraz zordu ama biz yine de deneyecektik.
Gece olduğunda tüm ekip içeri girdik. İçerideki adamları sessizce etkisizleştirip Frank Archer’ı aramaya koyulduk. Sonra Edward; Archer ve Yarbay’ın konuşmasına kulak misafiri oldu. Sonra bize anlattı: Yarbay’ın dediğine göre bir silah varmış ve bu silah için insan kanı gerekiyormuş ve insan kanı için tüm ada sakinlerini öldüreceklermiş. Deniz TOZLU 7-A