Adım Lucy, 2 yaşında bir Alman Kurt’um.
Sizlere asla unutamadığım bir anımı anlatmak istiyorum.
Her şey sanırım yirmi gün önce yaşadığım
insan yapımı, insanların ise “Ev” dedikleri mağarada başladı.
Bir gün sahiplerim biraz gezmek için dışarıya
çıktılar ama gün boyu dönmediler. Ben ise bu süre boyunca acıkıp yemek bulma
çalışmalarına başladım. Bu mağarada avlanamayacağım için ben de benim için en
ideal beslenme yeri olan, insanların ise “ÇÖP” dedikleri ve bir sürü güzel şeyi
fırlatıp attıkları çukurdan yemeye karar verdim. İçinden burnuma muhteşem
kokular geliyordu ve o şey derinlerdeydi, çukurun derinliklerinde. Ben de o
şeyi bulmak için biraz kazdım. En sonunda çıkardım ve bir de ne göreyim, o bir
tavuk kemiğiydi, onu afiyetle yedim, ardından arkamı döndüm ve hiç de hoş
olmayan bir manzara gördüm. Duvarlarda bile yapışık duran çöpler vardı. Her
taraf tertemiz iken 5 dakikada nasıl böyle olmuştu ki? Mutfak sapsarı, koltuklar
ise simsiyahtı. Fırın yemyeşil olmuş, renkler birbirine karışmıştı. Tam o
sırada sahiplerimin kapı önündeki konuşma seslerini duydum. İçeriye ne kadar
coşkulu girip de yüzlerinin nasıl bir anda değiştiğini hatırlıyorum. Bana o
kadar çok bağırmışlardı ki… Daha sonra aslında onların da haksız olduğunu
düşündüm, bana mama koymaları gerekirdi! Sonra da suçlu ben mi olmuştum yani? Sinirlenip
havladım. Benim havlamama sinirlenen lider sahip ona da “baba” diyorlardı galiba,
beni sokağa attı, kapıyı sertçe kapattı. Lider sahibe böyle sinirli havlamamam
gerekirdi. Kapıyı açmayınca ben de bekledim. Akşam olana kadar bekledim. Akşamın
soğuğu tıpkı bir bıçak gibi kenkindi. Sabaha kadar sokakta kalamazdım. Isınacak
bir yer bulmam gerekiyordu. Kalkıp gezindim. Gezerken sağa ve sola
sallanıyordum, hiç bu kadar çok dışarıda kalmamıştım. Çektiğim zorluğu çok iyi
hatırlıyorum. Bir apartman girişi gördüm ve içeri girdim. Burası dışarıya göre
daha iyiydi. Nasıl olsa sabah eve gidecektim, bu yüzden 1 gecelik
katlanmalıydım. Sabah olunca ilk işim karnımı doyurmak için bir yer bulmak
olacaktı, ev çok uzaktaydı. Akşam o sersemlikle fark etmeden evden çok
uzaklaşmıştım. Ben de bir kasap gördüm,o raya yöneldim ve bir sucuk kapmayı
başardım. Eve dönerken bir de su bulayım dedim. Su ararken yoruldum ve
dinlenmek için bir yer buldum, yattım ama uyuyakalmış olmalıyım ki kendime
geldiğimde hava karanlıktı. Eve bugün de dönemedim diye düşünmüştüm. Ertesi
sabah evin yolunu ararken kayıp olduğumu fark ettim. Paniğe kapılıp oraya
buraya koştum ama faydası yoktu. Artık beni sıcak ve sevgi dolu mağaramdan uzak
bir sokak hayatı bekliyordu.
Bugüne dönersek, ne yazık ki sokak
hayatı beklediğim kadar uzun sürmeyecek gibi. Sokak hayatı benim gibi evde
doğup büyüyen köpeklere uygun değil. Artık dayanamıyorum. Yiyecek bulmayı
başaramadım ve aynı şekilde su da. Ruhum artık bedenimden uzaklaşmak istiyor. Bütün
gücüm patilerimden akıyor her adımımda. 2 gündür aynı yerde yatıyorum. Tabi ki
bu kadar kolay pes etmeyeceğim. Yaşamak için 1 gün bile kalsa hayatın bana
verdiği o değerli yaşama hakkını almasına izin vermeyeceğim. Evin yolunu bu
kadar küçük bir olay yüzünden kaybettiğime inanmıyorum.
Lütfen benim gibi dostlarınızı bu kadar
kolay sokağa atmayın. Yaşam değerlidir. Ayşe Lara BAKTER 7-A