24 Mayıs 2017 Çarşamba

PERİ DÜNYASI

Bir varmış, bir yokmuş. Damla adında bir kız varmış. Bir gün Damla kaybolmuş. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Altı ay bir güz gitmiş. Sonunda bir de bakmış ki yolda bir kitap. Merakından dayanamayıp açmış kitabı. Damla birkaç saniye sonra kendini yeşil, mavi, turuncu ağaçların,  rengarenk  otların ve çalıların, rengarenk çiçeklerin ve masmavi şelalenin olduğu bir peri dünyasında bulmuş. Orada başka bir peri varmış. Kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, turuncu elbisesi varmış. Demiş ki: “ ‘Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar.’ denir. Ama bizde tam tersidir.’’ demiş.
Bu ülkenin bir de cadısı varmış. Cadı maskeli, mor kemerli, siyah elbiseliymiş. Periyi ve Damla’yı gören cadı onlara plan kurmuş. Kızı gece saraydan kaçıracakmış ve sonra tek boynuzluları çalacaklarmış. Saraya girip çok yorulduğu için uyuyan Damla’yı birkaç peri koruyormuş. Cadının tuzağını fark etmişler. Periler kol kanat gerip cadıyı yenmeye çalışmışlar. Cadı da yardımcıları ile el ele, kol kola girip kızı almaya çalışmış. Ama başaramamışlar. Çünkü her yer  tuzaklarla doluymuş. Periler tuzakları gözlerini kırpmadan, zar zor hazırlamışlar. Mesela dışarıya bir çukur kazıp yapay çim koymuşlar. Cadı tuzağa düşmüş. İçinde su olduğu ve cadı yüzmeyi bilmediği için boğulmuş. Ve bir daha hiç görülmemiş. Periler birlikten kuvvet doğduğunu öğrenmişler. Cadı gitti diye kimisi zilleri takıp kimisi zilsiz oynamışlar. Periler baş başa vermeyince taşın yerinden kalkmadığını anlamışlar.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Gökten üç elma düşmüş, kimin ne muradı varsa onun başına… Yağmur Nerman KASKAN 7-B